1 Aralık 2014 Pazartesi

Aksiyim Aksi...

Güne başlarken daha, yapışıyor yakama aksilik... Hava karanlık, ruhum ağır, kazulet terliklerimi ayağıma geçirişim üstelik, hiç hayra alamet değil. Uzun ve sarsıcı bir gece sohbeti ve dağılmış parçalarını toplamaya tenezzül etmediğimiz kahra demirlenmiş cümleler...

"İlk değil, yeni hiç, 'kalem'e biçilmiş bu kaftan. Yola çıkarken nefsini heybesinde bir hazine gibi taşıyordu, hatırla!" Bu ses, öte yanımdan geliyor. Şaşkınlığımı mazur görmüyorum bu defa, başlıyor gecenin karanlığından yüz bulmuş o sevimsiz sorgulama. Telefonun diğer ucundaki "Ses" için şükrümü eda önce, hep önce,  sonra...


Oysa yeni bir gün, belki yenilenmiş değil ama... Oysa ben bir Kazancı türküsüyle açmışım perdelerini odamın, sabah kuşları bile pür dikkat dinlemede:

"Turnamın kanadı al yeşil telden 
Çekerim ayrılık ne gelir elden 
Dertli bülbül gibi ayrıldım gülden 
Aman aman aman aman 
Dertliyim aman ben dayanamam"

Yetmiyor işte sonunda, Nasılsa dökülecek cümleler en sevimli halleriyle penceremden sokaklara...

Bir ahlâk erezyonu... Orda, burda, yanıbaşımızda, bizimle birlikte gölge gibi zamanı takipte...İlkelerimiz oynak eklemlerimizin kurbanı. Yakışsa da omuz veriyoruz yakışmasa da. Uysa da eyvallah diyoruz uymasa da. Hissizliğimiz hududu çoktan aşmış. Belki bir kıyamet... Evet, belki bir kıyamet paklar bizi. Senaryosu değil kendisi...

Tüm sahiciliğimizi gölgeleyen vurdumduymazlığımızın altında yatan sebep ne? Bulalım ve yakasına sarılıp hesap soralım. Aşkı bile faydacılığın kucağına iten bir ölümcül hatanın şeklini şemalini çıkarıp çoğaltalım. Bütün ağaçlara asalım o sureti ki, tanıyan, en yakın vicdana ihbarda bulunsun.
Bu olmuyorsa iflah olmaz romantikleri derleyip toplayıp,kurşuna dizelim artık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder