25 Aralık 2014 Perşembe

Gece Sayıklamaları

-Uzun uzun erdem ve ahlak nutukları çeken pişkin insanlardan tiksiniyorum. Aynamdan yansıyan sûretlerindeki ucubeliği yutkunmaktan boğum boğum olmuş boğazımdan da... Bunları söze dökemeyen ses tellerimin kaypaklığından sonra... "Sen bu"sun diyebildiklerimi yakasından tutup agoraya fırlatmak ve kelâmına reverans eden şakşakçılara "İşte bu budur" diyebilecek yüreğe sahip olamamak büyük acziyet... İşte bu acziyettir dimağıma ket vuran, nutka yeltenen dilimi hizaya sokan. Kendime sözüm var; çalmayacağın kapının tokmağı olma. Bu yüzdendir sus payın okkanda...

- Bütün kalemler işlemeye, bütün şiirler okunmaya ve bütün hikayeler mecrasında akmaya devam etsin. Etsin de bilmeyelim, hangi sözcükler hangi pencerenin pervazındaki kuşa vurulur da süzülür hayatın damarlarına. Kalem yazsın yazsın da onu tutan el gurbetimiz olsun, kalmasın izi hafızamızda. Sadece kelâm olsun diyorum çok mu? Birer masal kahramanı uyduralım her bir kitabın kapağına, telifsiz ve teklifsiz girelim dünyalarına. En fazla pembesine vurulmak düşsün payımıza.

-Gece içime içime yürüyor böyle zamanlarda. Hayatın ücrasına savuşturulmuş bir kaç kelaynak ilişiyor yüreğime, sakinliyorum. Anestezik bir hâl bu; isimlerini sayıklarken umduğum tek şey var uykuya dalmadan önce, uyandığımda onlar olacak değil mi yanımda? Öyle demişti doktorum: "Uyumadan önce çağırdıkların uyandıracak seni unutma. Bu yüzden son sözcükler önemli."
O bir kaçının hatırına dönüyor dünya biliyorum, duvarlarımda resimleri asılı olacak daima...

-Uzun zamandır ilk defa bilincim geceye bu kadar direniyor. Beynimin bütün hücreleri sanki bir ayin havasındalar bu gece. Ne yapsam bir boşluk bulup şarkıya geçemiyorum. Ne etsem lay lay lom makamına geçmiyor orkestra. İsyan bu, düpedüz isyan. Sabaha sağ çıkarsak ne âlâ...

-Ha satırlarıma son vermeden önce-ki yakışsa da olur yakışmasa da bir son lazım illâ...- ben diyorum ki; beynimden kalbime doğru yol alsam, uzanıp kıvrılsam sevgilimin ayak ucuna, aşkın şiiri olmaz desem, düş yakasından fiyakalı sözcüklerin... Dağıt bulutlarını, bak üç günlük dünya ve son demindeyiz belki rüyanın, ya da ta başında bir şakanın... Gülümse hadi, bütün bunlar bir gün bitecek ve kabul edilecek son dileğin peşinden gideceğiz. Benimki sır, seninki muamma...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder