Tersine akan bir nehrin şiiriydi şiirimiz. Bundandı, gözlerimizdeki marazi hüznü hayata dair kılma çabaları.
Oysa bulutların yere en yakın olduğu bir demde vazgeçtik; sevdalardan, yarım kalmış öfkeden ve kalbe ritim tutturan veresiye kaygılardan.
Biz, hangi dağın yamacında dursak biraz daha düşüyor gölgesi geceye, biraz daha dikiliyor yalanın karşısına sükût. Kayıp giden zamana direnen namlusu kendine dönük aşkların zoru ne ki bu hayatla?
Neden çekip gitmiyorlar? Bıraktıkları yerde heyelan, bıraktıkları yerde deprem…
Köşe başında nöbette; gerçeğe uyanan zaman…
Yeniden başlamak için belleklerimize sinen yaşanmışlığı soldurmak lazım önce tablolarda. Önce skaladan başlamalı bozguna. Kırıp dökmeden, devirmeden yollardaki bütün çamları, çıldırıp dağıtmadan kumdan kaleleri, câna bend olur mu hiç cânan?
Biz böyle bildik; sözcükleri yan yana dizmeden önce dağıtmayı iş edindik. Bu yüzden ne zaman "Ancak bir benzerim öldürebilir beni" dese biri, gülüp geçtik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder