Çocukluğum...
Mutluluğu tarif et deseler, avucunda rengareng misketler taşıyan
saçları örgülü o küçük kızı çağırır ve anlattırırdım.
Sarışın bir arkadaşı vardı, misket oynadığı...
Süryani, şirin mi şirin bir kız...
Anlatırdı;
Taş sokakların büyüsünü ve damdan dama mesafelerin karşı konulmaz çağrısını...
O taş evde uykunun en tatlı yerinde, Molla Dede'nin çagununu yere vura vura
bu türküyle uyandırışını... Adımı çağırışını...
. Anlamını bilmezdim, sesindeki muzipliğe vurulur da kalkardım.
Katıksız mutluluk dedikleri bundan başka neydi ki?...
"Delikanlılar saçlarını kesip zalim Nure'm
Sazlarına tel yaptı le le Nure'm"
Dermiş meğer...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder