16 Aralık 2014 Salı

Olmayana Övgü


Tuhaf bir diyalog günden taşan:

Sual: Kimi zaman yücelttiğin, kimi zaman uçuruma sürüklediğin bir hikaye ve o hikayenin dilsiz kahramanı... Adilane bir kavga değil bu, kelimelerin büyüsü her defasında kalbe zarar bir tütsü yayıyor havaya. Sahi kime yazıyorsun bunları?

El-Cevap: Nereye yazıyorsun diye sorsaydın, suya derdim elbette. Kendi mecrasında usulca akan bir su, berrak ve el değmemiş... Kelimeler ancak bu şekilde sıyırıyor kendini suç mahallinden. Yazmak fiilini ciddiye aldığım-belki de almadığım- günden beri keşfettiğim bir sır bu: Yazarken debisi ayarsız bir yürek taşıyorum içimde. Sonra sonra duruluyor içim, o son noktaya yanaştıkça gemi yedek bir sükûnet ediniyorum kendime. Öyle güzelleşiyorum ki, değme keyfime.

Bunun için yazmak önce...
Hikayemin dilsiz kahramanına gelince... Olmayana övgüdür hepi topu. Bu yüzden kavganın kılıcı da benim, yarası da bende. Şifasından kime ne?...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder