Farzet ki kırdığın testinin elinde kalan talihiyim. Sen, bir son yakıştır eskitilmiş hikayelerden kendine, ya da veciz bir sözün peşi sıra yargıla beni. Kalp eğri bir çizginin suya isyanı gibi, küskün ve kederli. Nereden bileceksin?
Farzet ki, hiç değmemiş tenime isyan ve hiç bir kalkışma bu kadar yakışıklı durmamış üzerimde. Değiştir talihini sürgünün; inan bu en yakışanıdır kendine kıvrılan dünyaya. Ben o küçük kızın kaybolduğu ormandayım hala. Geceleri kurt ulumaları ve yıldızlardan süzülen yüzün... Ağaçların gölgesine sinmiş savrukluğum alıkoyar seni kendinden, aldırma. O küçük kız unuttu korkmayı nasılsa, bunca hengameden sonra...
Ne önemi var şimdi bunların diyorsun ya. Geçti bitti, sindi şiir rüzgar geçti. Bütün sır gidişe boyun eğmekti. Amenna dedim, amenna... Rızalığım yakamda unuttuğumdandır ama, anla...
Sonra tutup kendimi yargılıyorum sorma... Ey Kadın diyorum, ey Kadın!
bari bugün toprağa rengini salma, bırak "maviye çalsın gözlerin"
hüzün bu kadar mı sırnaşık bir alışkanlık, bu kadar mı ruhundan kayıp gidiyor şiir yıldızlar gibi?...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder