21 Aralık 2014 Pazar

Hayalet Şehrim


"Mucize de sükûnet talep etmektedir" diyor Nuri pakdil Mektuplar'da.
Takıldım ve durdum; duruldum bir müddet sonra. Hayatı sürüklerken bin bir karmaşa içerisinde, rayından çıkardığımız sözcükler değil midir ayaklarımıza dolanan?


Dışarıda günlerdir yağan yağmurun dili olsam mesela, bütün alfabeler sus olsa ve değdiğim toprak ıslattığım ten beni bana anlatsa... Yağsam umarsızca, bir gönüle konmasam... Bir tek doğduğum topraklar tanısa beni, kahverengi bir yalnızlığı çoğaltsam göğümde, durulmasam...

Doğduğum topraklar... Ah benim hayalet şehrim, aşkla sevdiğim... Taş sokaklarından ruhuma nakşedilmiş sızı hala yerli yerinde. Cebinden bilyelerini düşürmüş o küçük kızın gözleri gözlerim, kıyabilir miyim hiç O'nu büyütmeye?...

Bir daha doğmak bahşedilseydi eğer, yine aynı demir kapının önünde Molla dedesinin camiden dönüşünü bekleyen o küçük kız olmak isterdim şüphesiz. Heybetli gölgesine sığınıp dünyaya meydan okumak ve büyümek küstahlığına kılıf uydurmak belki de...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder