27 Aralık 2014 Cumartesi

Bir Gün Bitecek

Şimdi desem ki; bir şiirin göbeğinde patlayan konfetiler aşkına bir daha yazılsa insanlık tarihi ve yeniden dolaşsa damarlarında hayatın, kara sevdalar... Koca dağlara yaslasak da sırtımızı bir çoban türküsünde tazelense nefesimiz... Heidi kocaman ağzını açıp gülümsese, Clara ayaklanıp kırlarda koşsa, Cin Ali'nin topacının ucunda dönüp dursa dünya, Ayşe topu tutsa da ali mütemaadiyen atadursa... Olmasa "şimdiki zaman" olmasa...

Hayır asıl"biz yerliler kazanacağız” diyorum inatla; aynı sudan içmeyi reddettikleri için itilip kakılanlar, bir lokma aşım ağrısız başım kanaatinde sebat edenler, kalp yordamına müptela "kelaynak”lar... Kazanacağız kazanıyoruz elbet. Allah'tan başkasına teslim etmediğimiz ruhlarımızla nice fırtınalardan sonra dahi dimdik ayakta, bir çınar gibi...

Ben böyle bir ileri çokça geri söylenip duruyorum ya, bir küçük kıvılcım kadar değil hükmü kalbimden geçenlerin. Hayatın en protest yüzünde asılı kalıyor kelimelerim bazen, bazen salıveriyor kendini bir kırkbeşlik şarkıya, hani ne olacaksa olsun artık kıvamında...

Durmuyor işte; duvarda durduğu gibi, damarda aktığı gibi, şarkıda çaldığı gibi, kalpte attığı gibi hatta, hiç... Sevgilinin gözlerindeki kuşkuyu hayra yoran çocuk yüreğe fazladan biçilmiş bu ömür, kaderde boşluğa denk geliyor. O çocuk "hep dene hep yenil" diyen Şair'in yalanından yol bulup kandırıyor kendini yine. Yenil, nasılsa hükmen mağluptur kalp dediğin...

Zamanın bir yerinde "taş olmalı kalbimin bir yerinde, çarpıp durmalıyım kendime" demiştim. Bir sarhoşluk ânıydı belki de... Demiştim de öyle  kadehte durduğu gibi de durmuyor işte meret. Önce kırıyor, sonra oturup cam kırıkları arasında kaybettiğini arıyor. Bulduğunda mı? Taş kesiliyor kalbi, kendine dönmek son çare...

Bir gün bitecek cümlelerim; sükûnetle çekip gideceğim. Gürültülü cümleler kurmayı beceremiyorum ben, fiyakalı belki... Kalabalık, hiç...
ân'dan öncesi tufan kelimelerin, noktadan sonrası hayal... Tamamlanmak için bir düşe uyanmayı beklemiyorlar; bu yüzden yürekleri kanatlarında atıyor, bu yüzden dağılmak ve yok olmak kaderleri...

Ve ân'ın şarkısı, kimse bilmese de gecenin üstüne yorgan olsun diye çıkıp geliyor işte. Dışarıda kar bir kararda durmuyor, yağmur yıkıyor ve yıkıyor geride kalan ne varsa... Adın zemheri oysa sevgili, Usta bunu bilmiyor...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder