31 Aralık 2014 Çarşamba

Bileydim de...

Yılın son gecesi ve bir türkü hızla yol alan arabanın camlarını vura vura çalıyor. 
Sigaramın dumanı, şehrin bir örnek ışıklarına nazire yapıyor,
 türkünün ritmine kaptırmış gidiyorum. 
"Ey gözleri bağlı" diyen dostum düşüyor aklıma, 
ne güzel gülümsüyorum O'nu düşününce...

30 Aralık 2014 Salı

Ax lê Nûrê

Çocukluğum... 
Mutluluğu tarif et deseler, avucunda rengareng misketler taşıyan
saçları örgülü o küçük kızı çağırır ve anlattırırdım.
Sarışın bir arkadaşı vardı, misket oynadığı...
Süryani, şirin mi şirin bir kız...

29 Aralık 2014 Pazartesi

Cevap Ne?...

Cem Abi, "bin yıllık" tokadı attın gittin meçhule...
Gecenin uykusu kaçtı, küstahlığıma ilaç gibi geldi hani.
Son buluşmamızda sözün vardı, o yaz mangal yapacaktık balkonda.
O fıkranın doğrusunu anlatacaktım sana, katıksız gülecektin.
"Allah Yâr" diyecektik seninle, yer gök inleyecekti.
Gittin, yaza varmadan hem de.
Sözün yerli yerinde duruyor ama, unutma...

 

Derin Yarıklar, Küçük Nüanslar

/Peşinen...100 kişiye sormadım elbet, olası cevapların çetelesini tutarak aştım nice sarp yolları çünkü./

-Kadın teslimiyetçidir; aşkın matematiği olduğuna inanmaz, kendini aşka kalkanlarını rüzgâra bırakır. doğurganlığı kaderdir ya; bu yüzden yol biter lakin aşkın bahanesi bitmez.


-Erkek hesap adamıdır; aşka düşse de gardı düşmez. Hayatı ıskalamaktan korkar, bu yüzden iç cebinde apansız bir son hikayesi hep hazırdadır. hayattır bu neticede, bir Kadın etmez.

28 Aralık 2014 Pazar

Kötülük ve Kan Kokan Gecelerin Setrini Yitirmiş Karanlığı


(Hatırlamak ve hatırlatmak adına...) 

Çocukluğun her şeyin hatırlandığı ama hiç bir şeyin tam olarak idrak edilemediği karmaşık zamanları. Zamanın inadına yavaş ve zehrini koyultarak aktığı demler. Bir yanım kasabanın görünmeyen güvenli surlarına yaslanıp serinliyor, masum ve çocuk. Diğer yanım huzursuz, algısı oylanmamış bir çocuklukla derin bir endişenin kucağında debelenip duruyor.

27 Aralık 2014 Cumartesi

Bir Gün Bitecek

Şimdi desem ki; bir şiirin göbeğinde patlayan konfetiler aşkına bir daha yazılsa insanlık tarihi ve yeniden dolaşsa damarlarında hayatın, kara sevdalar... Koca dağlara yaslasak da sırtımızı bir çoban türküsünde tazelense nefesimiz... Heidi kocaman ağzını açıp gülümsese, Clara ayaklanıp kırlarda koşsa, Cin Ali'nin topacının ucunda dönüp dursa dünya, Ayşe topu tutsa da ali mütemaadiyen atadursa... Olmasa "şimdiki zaman" olmasa...

25 Aralık 2014 Perşembe

Gece Sayıklamaları

-Uzun uzun erdem ve ahlak nutukları çeken pişkin insanlardan tiksiniyorum. Aynamdan yansıyan sûretlerindeki ucubeliği yutkunmaktan boğum boğum olmuş boğazımdan da... Bunları söze dökemeyen ses tellerimin kaypaklığından sonra... "Sen bu"sun diyebildiklerimi yakasından tutup agoraya fırlatmak ve kelâmına reverans eden şakşakçılara "İşte bu budur" diyebilecek yüreğe sahip olamamak büyük acziyet... İşte bu acziyettir dimağıma ket vuran, nutka yeltenen dilimi hizaya sokan. Kendime sözüm var; çalmayacağın kapının tokmağı olma. Bu yüzdendir sus payın okkanda...

24 Aralık 2014 Çarşamba

"Yasaklanmış Şiirler"

                                              "Dostlarım
                             Başkaldırmıyorsa, neye yarar şiir?     
             Azgınları ve azgınlıkları yıkmıyorsa, neye yarar şiir?  
                                         Zamanı ve mekânı
                                Sarsmıyorsa, neye yarar şiir?
                                 Satrapların başındaki tacı
                            Yere çalmıyorsa, neye yarar şiir?"





                                                        

23 Aralık 2014 Salı

Eskimeyen...

Nasıl bir sesleniştir ki eskimez pörsümez yenilmez...
Sen öldün; biz yola düşmeye üşendik, büzüldük olduğumuz yere.
Bu gece sesin olsun,başka da bir şey olmasın.
Ey ruhumun sırdaşı,ey gözleri hüzün...


"Karaağaç Gölgesi"

Bir dönemdi, zordu, sınanmaktı, kınanmaktı, yalnızlıktı, yıldızlara en yakın olduğum, hayata en cılız düştüğüm zamanlardı. 

 
Kabuğumun kalınlaştığını, büyümek için daha çok uzun bir yolumun olduğunu, en son darbenin en güçlüsü olduğunu, kırılmak için kadehin ince tarafından tutulduğumu, kim bilir hangi kışın hışmından sakladığım şiirimin zedelendiğini sezdiğim yıllardı.

21 Aralık 2014 Pazar

Kumdan Kale'den...


Tersine akan bir nehrin şiiriydi şiirimiz. Bundandı, gözlerimizdeki marazi hüznü hayata dair kılma çabaları.

Oysa bulutların yere en yakın olduğu bir demde vazgeçtik; sevdalardan, yarım kalmış öfkeden ve kalbe ritim tutturan veresiye kaygılardan.

Gözleri sürmeli Leyla


Kışa nazire yapan bir pazar sabahına Leyla yakışır elbet.
Hem hanımdır, hem gözleri sürmeli, valla...


Hayalet Şehrim


"Mucize de sükûnet talep etmektedir" diyor Nuri pakdil Mektuplar'da.
Takıldım ve durdum; duruldum bir müddet sonra. Hayatı sürüklerken bin bir karmaşa içerisinde, rayından çıkardığımız sözcükler değil midir ayaklarımıza dolanan?

19 Aralık 2014 Cuma

"Hançerin Sapı"


/Ne muhteşem bir şiirdir, su gibi.../

Haksızlık etme 
Diyorum kendime;
Onurlandırıldın da,
Kınandın da sen.
Kendini kül dolu 
Bir küpe gömdün.
Tersyüz ettin 
Sevgini eskidikçe.

Sebeb-i Nârım

Bir ahdin ellerinden tuttuğumuz o akşam ve sen ufukta kaderini bekleyen kuşlar gibi çırpınırken sevda kafesinde ve ben hep güzün aldırdığı o sırılsıklam vadinin yalnızıyken, kurduğumuz cümleleri hatırla, sustuğumuz şiirleri hatta.

Yollardaki bütün çukurları ezberine geçirmiş kahrı yüreğimin, sinsi ve umarsız bir şarkı gibi içten içe kemiriyor sensizliği. Anladığımı farz edip hızla akıyor şiirin dörtlükleri, seni tanımlıyorlar gibi ama bir o kadar da yokluğun geziniyor satır aralarında.

18 Aralık 2014 Perşembe

Elinin Hamuruyla...


Klavyenin tuşlarına dokunan parmaklarımın nazeninliğini seviyorum. Ekranın öte yakasındaki yüzün gülümseyen mutmain halinden anlıyorum bunu. Yazarken o hiç bir yere ait olmama duygusu iyi geliyor zamanın ağır aksak işleyişine. Hesapsızlığını seviyorum, kelimelerin şımarık bir edayla yol alışını bulduğu her aralıktan...

16 Aralık 2014 Salı

Olmayana Övgü


Tuhaf bir diyalog günden taşan:

Sual: Kimi zaman yücelttiğin, kimi zaman uçuruma sürüklediğin bir hikaye ve o hikayenin dilsiz kahramanı... Adilane bir kavga değil bu, kelimelerin büyüsü her defasında kalbe zarar bir tütsü yayıyor havaya. Sahi kime yazıyorsun bunları?

İçimin Mahzenleri




Dar patikalardan geçiyorsam
Kurduğum cümlelerin öznesi sensin
Sen kırılan sazımın tellerinde
Bazen kanamalı bir çağrı
Bazen tumturaklı bir türkü
Savrulan bir düşte gibi yüzün
Sen içimde bir şeysin
Hiç bir şey...

15 Aralık 2014 Pazartesi

Bir deniz lazım bana

-Gün akmıyor gün yağıyor bazen üzerimize. Flashbackler halinde akıyor zihnimden anlar, anılar... Kim mazlum kim zalim, ne çok karışıyor izler birbirine. Bir zamanlar üniversite kapısında bekleşen kızlara mütekebbir edasıyla "Anarşi yaratmayın, dönün evinize madem" diyen Abi'lerin isyanı neme?
Empati denen illetin kucağına ve tuzağına düşmeyeceğim yok, nasılsa gündem denen sevimsiz ucubeyi iç cebinde taşıyan çok, ben hayal satmaya gidiyorum.

Lâl Oldum

Var bişey var...
Tekrarında beis olmayan şarkı...
"Bu şarkıyı nasıl bitireyim zira lâl oldum"


"Bize Yeter"

Bir Acem damarı var bende ya, hadi hayırlısı...
Sabah sabah ev ahalisini delirttiğimin anısına...
"Vuslat gününün müyesser olmayacağını bilsem de
Hicran gecesinde seher umudu bize yeter."


12 Aralık 2014 Cuma

"Sen geceme taksirsin"

/Gecenin nasibine düşendir./

Nasıl bir düştür ki Leylâ,
yol biter, yolculuk hiç bir yere doğru...
 O  yükseltir basamaklarını aşkın,
yine de bir adım dahi değildir gidilen...


Sır'rın Kanatlarında Gece

(Hem yaramız, hem şifamızdır)


Başkaları “diye girdi muhabbete öyle orta yerden. Zaten ne zaman bir araya gelsek ya bağdaş kurardı yere - o zaman bilirdik ki uzun susmaların ve yitip gitmelerin vaktidir- ve gözlerini olmayana dikerdi. Ya da şöyle kurulurdu üst başa, meselemizin tuvaline umulmadık bir rengin sayhası düşerdi. Ses miydi, içimizde tüten dumanı mıydı ‘yok’luğun?

11 Aralık 2014 Perşembe

Bu Kavga Başka

"Başka kılan bizdik ikimizi
Hani bir akşam durup göğe bakmıştık hayatın ortasında
Ne gördüğümüzü söylememiştik kimseye
Kimse de umurumuzda değildi hayatın o saatinde
Ellerimiz günah içinde kalmıştı
Sonra gidip yıkamıştık Allah'ın rahmetinde"

Hikayeleri başka kılan mesnetlere sıkı sıkıya tutunmamızda beis yok elbette. Ama Şair yanılıyor, -ki ben O'nun yanılmalarını dahi seviyorum o ayrı- Şair o başkalığın nazar kıldığı kelimeleri sürüyor masamıza. İşte bu yüzden diyorum ki; bir şiirin açtığı yara bir ihanetin eksilttiğinden çok daha ağır bir bedel ödetiyor insana.

10 Aralık 2014 Çarşamba

Bir Gül Mevsiminde

"ah, ölmek mi, öğrenmek mi,
ebediyen susarak, konuşmayı seninle;
otların, rüzgarların,
taşların ve yağmurların her telde,
her makamda falsosuz,
gürül gürül konuştukları dili?... "

Bir kararda durmaz



An itibariyle sis...



   Ve yağmur yıkar bütün belirsizlikleri.
   gece her zamanki rengine bürünür.


9 Aralık 2014 Salı

Ey Gözleri Hüzün!

İlk Şafak Türküsü'yle tanıştım seninle. Sonra çok
yollar aştık, çok put devirdik,çok eyvallah çektik köşe tutuculara. Ama hep
yanımdaydın, hep sesindeki dağa tutundum, hep...
Bu gece sesin olsun,başka da bir şey olmasın. Ey ruhumun sırdaşı, ey gözleri hüzün...


Sıkı beddua

Dünyanın en klas bedduasıdır bu, en sevdiğim... :)

"Adın geçmesin dost meclisinde
Sayılmasın ibadetin hak secdesinde
Canı gönülden ettiğin duaları
Duymasın Rabbim kandil gecesinde"


8 Aralık 2014 Pazartesi

Ülkesiz

(Külleri eşelerken buldum, 
ne uzak bir zamana dairdi hatırladıklarım 
ve nasıl yitiktir zaman şimdinin gölgesinde?)

Pusula 

Sen göğsünü çiçeklere saklarsın
Ben savruk göçerliğini yüzümün 
Öyleyse bir şarkıya başlamalı 
Çiçekçilerden çalınmış bir şarkıya 
Haydi aklını zorla, başka ne söylenir ki 
Ansızın doğacak bu aşkın adına 
Hangi çiçek yakışır yakasına 
Hangi mevsim, hangi gök... 

Topla ne varsa...

Sabah sabah Eskici'den ilhamla...
Öyle derinden arıyordu ki vazgeçilmiş ne varsa, fırlatılıp atılmış 
gelişigüzel zamana...
Ey benim belalı Günaydın'ım sana gelsin bu şarkı,
ayırdıklarım var, az kullanılmış bir kaç parça anı,
ben hep "harabelerde gezinmekteyim"
uğra bir ara...


7 Aralık 2014 Pazar

Ey Kadın!


Farzet ki kırdığın testinin elinde kalan talihiyim. Sen, bir son yakıştır eskitilmiş hikayelerden kendine, ya da veciz bir sözün peşi sıra yargıla beni. Kalp eğri bir çizginin suya isyanı gibi, küskün ve kederli. Nereden bileceksin?

"Orijinal Serseri"


Bu alışılmadık bir şey değil, ah hiç değil...
Ama ödedim bedelini, her zamankinden daha çok ödedim.
Ne sunduğun dert değil, ben yine bu bedeli sevdim...

6 Aralık 2014 Cumartesi

Bir Masala Sus Olmak


Bu karanlık; geceden mi, yoksa senden mi?
Bu hiçlik sonrana ayan eder mi benden geleni?....

Gece bitti, gün toparladı bütün rüyaların ederini, siste kaybolan bir kuşun yüreği sızladı zamanın hızına ve sanırım her biten gibi yarım ve düşsüzdü hikaye.

Yine de dağılmayan bir şey var; serseriliğim benim ve hiç kimseye benzemediğine inandığın berberiliğim, kâh sığınışım çadırına kâh göçerliğim...

5 Aralık 2014 Cuma

İkimizin yerine...


"Ben sana hep üşüyordum,
 Çünkü kıştım,
 nakıştım, bakıştım...
 Seni sevmek gibi büyük işlere kalkıştım.
 Ve lütfen inkâr etme;
 sana en çok ben yakıştım..."


4 Aralık 2014 Perşembe

Kim Kim?...

"Kimi öptüm de kurtuldu çarmıha çakılmaktan?"
Akşamdan beri dilimde sakız kimi diyorum, liste kabardıkça kabarıyor. 
Yahu bu nasıl bir kehanettir ki, her defasında unutup yeniden hatırlıyorum.

Or'da Kimse Var Mı? serisiyle tanıştım onunla. Adına Türkiye gerçeği dedim. Çok sıkı kavgalar da ettim serüven boyunca. Rodoplu'ya hak verdiğim de oldu, Kadıncık'ın dizlerine yatıp kederlendiğim de...

3 Aralık 2014 Çarşamba

Bundan başka ne ki?...

Ruhum sıra gecesi kıvamında bu gece
Atımı bağladım türküye, daha da gitmem bir yere...


Yarım Şiir...

Âh benim Şehriyârım, dokunulmazım, üstüne gül koklamadığım şehir!
Sana bakarken içimden geçenler, seni düşünürken boğazım düğüm düğüm...
Biz çok güneşler batırdık seninle, çok şiirler okuduk rüzgâra karşı...
Yine de hep yarım kaldı söyleyeceklerimiz, 
ben yarım kaldım, sen eksik...

2 Aralık 2014 Salı

Yeniden Yaz


Dilimize pelesenk ettiğimiz o afili cümle: Hayatı temize çekmek...
Elimde şu sihirli microfiber bezlerden biri, hem düşünüp hem siliyorum aynı anda akıl tezgahımda birikmişleri. Durup yeniden hatırlıyorum, silip yeniden unutuyorum, yıkıp bir daha kuruyorum kumdan kalelerimi, karıp bir daha dağıtıyorum iskambilden kelimelerimi... Sonra bir gece oluyor, bir rüya demleniyor, bir fotoğraf sürüsü makaraya sarıyor "microfiber" gizlenişi... Şaka gibi, şaka gibi...

1 Aralık 2014 Pazartesi

Aksiyim Aksi...

Güne başlarken daha, yapışıyor yakama aksilik... Hava karanlık, ruhum ağır, kazulet terliklerimi ayağıma geçirişim üstelik, hiç hayra alamet değil. Uzun ve sarsıcı bir gece sohbeti ve dağılmış parçalarını toplamaya tenezzül etmediğimiz kahra demirlenmiş cümleler...

"İlk değil, yeni hiç, 'kalem'e biçilmiş bu kaftan. Yola çıkarken nefsini heybesinde bir hazine gibi taşıyordu, hatırla!" Bu ses, öte yanımdan geliyor. Şaşkınlığımı mazur görmüyorum bu defa, başlıyor gecenin karanlığından yüz bulmuş o sevimsiz sorgulama. Telefonun diğer ucundaki "Ses" için şükrümü eda önce, hep önce,  sonra...