19 Kasım 2024 Salı

Sevgili'ye Mektup

 Aynamdan yansıyan, sebepli sebepsiz gülümsüyor bana, hayra alamet bu. Sanki uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra evine dönüp ayaklarını uzatmak ve hâlâ başın dönerken tatlı tatlı sessizliği dinlemek gibisin. Sihirli sözcükler yok seninle aramızda; ağdalı uzun tiradlar, bitimsiz hülyâlarla bezeli yorgun cümleler… Kalbin hükmünü ağırlaştıran gölgelere fazladan paye biçmiyoruz biz. Nasıl biliyorsa öyle geliyor hayat ve kaçıncı kez sınandığımızın bilgisi daima heybemizde. 

Dramatik sonların kaydını düşmekten uzun zaman önce vazgeçmiştik seninle. Hani yılbilmemkaç, sen şiirin parmak uçlarında dolaşırken bir şey vadetmiştim sana. Bir gün yorulmadan da dinlenebileceğimiz bir köşe başında karşılaşacağız seninle. Delirmedim merak etme, o köşe başındayız işte. 

Sözleştiğimiz gibi; o sudan içmeden inatla, kalbimize tüneyen şiir kuşlarını ürkütmeden, kuşkularımızı feda etmeden hayata. 

 

Sen benim unuttuğum dilimsin, ilmek ilmek çözdükçe yenidenliğim… Hırçınlığım dinginliğine emanet bilirsin, bilmesen de sezersin adımlarım hangi topraklardan taşıyıp getirmiştir hikâyesini, hangi kayalara çarpa çarpa bilenip örselenmiştir ruhum. Nasıl onarılmıştır şehrimin surları dirençle ve damıttığım her bir damla hangi rahmete karşılık gelir. 

 

Ben bilirim elbette; ayak izlerin birkaç ömürlük iz taşır hayattan ve her birinde onarılır ruhu o hayatın uzağına düşürülmüş kelimelerin. Nice savrulmalardan sıyrılıp da gelmiş bulmuş yankısını, nice savaşlardan çıkmış da sarmış yaralarını kalemin, bilirim. Hazinesini sabırla damıtan o Adam’ın gölgesi değişilmez hiç bir neon köşesine, bunu da…

 

Hepsinden öte ve hepsinden önce; ağaç kavuklarında beslediğimiz şiirlerle, kendine bir son yakıştırmayan hikâyelerle bezeli, kuşların özgürce uçabildikleri bir orman düşle. 

 

Deli bir orman belki; içten içe tutuşan, kendini gizlemekte mahir. Bir orman; rengarenk düşlerin koynunda, uyanmaya dirençli. Şimdi sana desem ki; bildiğin tüm şiirleri unut, yazdığın tüm mektupları o ormanın harıyla avut, zamanı ‘söz’ün olmadığı bir tek an’a mühürle, biz seninle buluruz çözmenin bir yolunu sessizliğin dilini. Ki bulunuyor istenirse Bağdat’ın yolu, Kaf Dağı’nın  ardı ve tüm meraklı gözlerden en uzak köşe. Kalp yordamı diyeyim ben, sen yine de bir pusulaya sar ve öyle yolcula nefesini. Ulağın gözleri bağlı, dili lâl olsun, arandığında bulunmasın menzili. 


13 yorum:

  1. Ne güzel bir kelimedir 'sevgili'... Bir insan için yazılabilecek, söylenebilecek daha güzeli var mıdır herhangi bir lisanda? Ve bu cümleler, bu kelimeler, bu ihtişamlı sevdanın söze dökülmüş halleri... Daha güzelini yazan olmuş mudur? Daha yüreğe dokunanını, kalbi bu kadar kabına sığamaz hâle sokup daha göğüs kafesi çatlatanını, daha zamanı bükenini, görmüş müdür hayat? Şiir kendinden geçmiş, adeta erimiş, yürekten şairin parmak uçlarına seyredip kelimelerle sevdaya dönüşmüş... 'Kalp yordamı'yla anlaşılır ancak bu, gözlerle okumakla değil.. Ve sığmaz bir an'a, mühürlenemez bir zamana.. İnce hastalığa tutulur bu hâli her okuyan, yürek eliyle her dokunan.. Çağlara sığmaz ki bu, mısralara sığsın.. Gönlün kafesine sığmayan, şaire bitmeyen şiir yazdıran, burda bir 'kelime'de mektub olmuş.. Bu mektubun ağırlığını taşıyacak ulak var mıdır bu hayatta? Hangi küheylân çatlamaz ki bu yolculukta? Hangi orman kül etmez ki kendi bağrını, lâl olmaya tâkâti yetmeyip?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel cümleler bunlar, ne içten ne samimi. Marifet ezilir iltifatın huzurunda. Şimdi bir üçüncü gözden okuyunca, daha doğrusu yankısına kulak kesilince yaşadığım aydınlanma hâli sahih midir? Belki sevdanın yükünü ağırlaştırıyoruz kelimelerimizle, yol alması güçleşiyor. Belki yoruyor şair konduğu gönlü, yarım kalıyor hikâyeler. Oysa ah oysa... Maşuk'un yükü Aşık'a lütuf, hizmetkârıdır sevdanın ilhamını efsanelerden alan kelimeler.

      Sil
    2. Şiirin parmak uçlarında dolaşan bir şair midir sevgili, yoksa 'sevgili'ye her söylediğini şiir kıldırtan kelâmın sahibinin zamana sığamayan bir sevda oluşu mu? Tâlih bir kuş olsa kanadına konacağı sevda ancak bu olurdu..

      Sil
    3. "Tâlih bir kuş olsa kanadına konacağı sevda ancak bu olurdu.." Ve efsaneler arasında yerini almaya en yakın yanılgı olurdu:)

      Sil
    4. 'Yıktın perdeyi, eyledin virân'

      Sil
  2. "Tâlih bir sevdanın kanadında değil / bir yüreğin kırık düşünde.."

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geniş bir yürek olmalı ki, dikenli tellerden sakındırmak için kuşa özgürlüğünü bahşetmiş. Düş işte enikonu, kalemin akmak için bahane aramadığı sonsuz hazinesi olan bir düş. Biz o düş haline düşüyoruz zaten, gerçekle aramızdaki mesafe kapanmıyor bir türlü, bu yüzden kişisel tarihimiz hezimetlere doyamıyor, seviyor mayınlı arazileri.

      Sil
  3. Tâlih bir kuş olsa, kanadına konacağı sevda ancak bu olurdu. Bir yelkenin ucunda kalan hüzün, bir denizin kıyısında bekleyen yalnızlık, işte bu. Kuş bilmezdi neye kanadını açtığını, ne kadar yüksek,
    ne kadar derin olursa olsun gökyüzü.. Yolculuk bir avuç tuhaf yansıma, adım adım. Ve aşk, bir kuşun kanadına dokunan yıldızlardan başka ne olurdu ki? Ve zaman, bir kuşun düşüşü kadar kısa, bir kuşun uçuşu kadar uzak. Sevda kanatların arkasında gizli.. Ve şiir, bir kuşun kanadında sevmek, uzakta ve yalnız.. Gönül, içinde bir yelken gibi savrulurken, bütün gökyüzü bile geri dönüşsüz. Ve rüzgar her savurduğunda bir çığlık yükselir sevdanın kanatlarından...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevda da olmasa nasıl bulacaktık inceliklerin hazinesini? Güneşin ısıttığını, ayın ışıttığını ve yıldızların her birinin bir aşk hikâyesine yol gösterici olduğunu bilebilecektik, nasıl? Zamana nazire yapmanın eşsiz manzarasına dalıp gitmeyi akıl edebilecek miydik? Sevda denizinde yelkenler fora, yazılmamış her şiir biraz daha aşk, sonsuzca yenilmek olsun varsın ucunda.

      Sil
  4. Sevda bir kuytuda bekler avını, biri geçer, biri bakar... Ama o sadece bekler, sessizce. Şiirdir saçları, şarkıdır eteği... Her adımda bir söz düşer, her hece bir kuşun kanadına dokunur, ve bir gökyüzü oluşur her anın içinde. Rüzgâr, notaları savurur o şarkıda, kafiyelere dokunur o şiirde... Ve içinde kaybolur yıldızların düşüşü... Bulutlar sarar, dillerden düşmeyen bir şarkıya dönüşür.. Ve sevdanın içindeki sessizlik, bütün dünyayı içine alır... Her adımda bir yelken gibi kayar zaman, ve sevda, bir deniz gibi derinleşir... Her dalga bir şarkıdır, ve her şarkı aşkın bir soluğu... Ve sen, kaybolan bir akorun peşindesindir, bütün yelkenler fora... Ve her rüzgâr seni sarar.. Sevda, bekleyen bir kuytudur, ama o hiç yalnız değildir... Şiir gelir, şarkı gelir hemen ardından ve rüzgar kafiyeleri bulur eteklerinde aşkın.. Bir hayatın ötesine taşır seni... Ve zaman, her hecesinde biraz daha kaybolur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevdanın içindeki sessizlik... hem ahenkle müziğini göklerle buluşturan bir orkestra hem de notaları sessizlik nöbetinde...
      Galiba o akor bulunmama yemini içmiş, sobelenmek isteyen fanilere oyunlar oynayıp duruyor.

      Sil
  5. 'yemin içmek'... Çocukluğuma götürdü... Epeydir duymamıştım bunu, ya da dikkatimden kaçmış..

    YanıtlaSil
  6. 'etmek'ten da derin bir anlam taşıyor yemin içmek. Galiba samimiyete daha yakın.

    YanıtlaSil