30 Mayıs 2020 Cumartesi

“Kırık Âbide”



“Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın.”


Bir buna bir de, annemin 15 yaşındaki kızımın ergen ‘atar’larını ya da iş becerisi konusundaki ‘yetersizliği’ni gördüğünde tekrarladığı ‘senin yaşındayken çocuğum vardı’ çıkışlarına hastayım. 80 yaşındaki eski toprağa oturup ‘çağ’larla ilgili itirazlar geliştirmek çok da faydalı olmuyor. Çünkü beynindeki taşları yerinden oynatacak hiç bir gerekçeye tahammülü yok artık. Fasid bir çemberde ‘dön baba dön’ her defasında, artık denemiyorum bu yüzden. 

27 Mayıs 2020 Çarşamba

Ateşten Gömlek

Yaş almak böyle bir şey anlaşılan. Kayıp listesi kabardıkça, dünyanın daha da ıssızlaştığını ve gidenin yerini doldurmakta dünyanın ‘yeterince’ olmadığını fark ediyorum. Dünya gittikçe daha bencil ve daha yüzsüz geliyor insana. Neden mi?

24 Mayıs 2020 Pazar

Ahwak


Bayram klasiği koronaya rağmen yerine getirilsin. 
Sabahın şarkısı anadilimden gelsin. 
“Seni içimde yaşatıyorum”


23 Mayıs 2020 Cumartesi

Sızı

Yahu hiç eskimez mi bir şarkı?
 Dışarda rüzgâr, önümde fotoğraflar,
 anılar, çocukluğum...


22 Mayıs 2020 Cuma

Buruk Bayramlar



Olağanüstü zamanlardan geçiyor olmak değil, bundan çok önce başlar bayramların insanı eksik hissettiren burukluğu. Yaş aldıkça kaçınılmaz olarak ‘kayıp’ların daha çok özlendiği mevsimlerden ve bayramlardan geçeriz. Baharın tazeliğini müjdeleyen o iğde ağacı, artık sadece ağaç değildir. Altında gölgelenen varlığın artık orada olamayacağını bilmek ağırlığıdır, hüznüdür.

19 Mayıs 2020 Salı

Âh

“Âh
Ne çok dikeni vardı ahlat ağacının Tanrım, 
Ulaşılamazdı, 
Sen sarılmak istesen ona, 
O sana sarılmazdı.
Ne çok dikenin vardı Tanrım! 
Ne çok isterdim, 
Sana sarılamazdım.
Ve şöyle derdim o zaman:
Âh” 
Didem Madak

18 Mayıs 2020 Pazartesi

17 Mayıs 2020 Pazar

Neydi Oruç?


Oruç neydi?...
Anlamaktı değil mi açın halinden? Nefis terbiyesiydi hani, sadece O istediği için uzak durmaktı nimetten. Arınmaktı; kirden, pastan, tortudan...
Uykusu bile ibadet olan şahâne bir fırsattı güya. Kalbi parlatmaktı, kurumuş dudakların tevekkülüydü oruç, aczin aynasında kulluğu hatırlamaktı. 

14 Mayıs 2020 Perşembe

Hârâbât Mevsimi


Ruhumun bütün taksimleri Hicâz’a teslim bugün. Bahçe târûmar; ne bülbül’ün gülüyor yüzü, ne gül’ün râyihâsı gönlünce yayılıyor havaya. Âşıklar küskün, âşıklar mahzun. 
Bahar, neşeli şarkılara açmıyor perdelerini, o da biliyor artık dünya gönülsüzce dönüyor. 

13 Mayıs 2020 Çarşamba

Kış Uykusu



"kötü" ve "iyi" tanımlamalarındaki keskinliğin yol açtığı yanılgıya güzel bir cevap diye başlamalı söze: Kış Uykusu

Alâka kurulsun diye filmin diyaloglarından sızan şiddete ve eleştirilerdeki-zaman zaman bel altı- zalimliğe dikkat çekmek lazım. Safını hep "iyi" den yana tutmuş her bir karakterin kendi safına oranla karşıyı nerede gördüğü ve bu yanılgının tam da "koşulsuz iyi" geni taşıdığına olan inancından beslendiği...

12 Mayıs 2020 Salı

Kısa’dan kısa

- ‘İnsanlık’ konusunda gittikçe daha da karamsarlaşıyorum. Avm’ler ve cellâdına aşık insan figürü arasındaki sarsılmaz bağ, zihnimin karanlık köşelerinde cirit atmakta. En başa dönmeyi ve ‘bu hâle nasıl geldik?’ paradoksuna cevap aramayı ne kadar istemesem de, gerçeğin beynimi delen burguya dönüşmesine engel olamıyorum. ‘Adam sen de’ rahatlığı uğramıyor semtime, âh keşke...
Sıfır noktasından başlamak lâzım muhasebeye. Avm cehennemi yok iken ne yapıyorduk? Hâlâ hatırlayabiliyorken...
Vazgeçtim. Ne hâliniz varsa görün, nasılsa ziyân olmuşsunuz, ben niye tatlı canımı üzeyim ki? Hiç...

9 Mayıs 2020 Cumartesi

Şiir


İftar sonrası en sevdiğim an...
Şehre inen sükûnet,
İlk fincan çay ve yanında tüten...
Tatlı bir yorgunluk, huzur, dinginlik...
Bu anda donup kalabilir zaman, ziyanı yok. 
Şiir gibi değil, ta kendisi şiirin. 


8 Mayıs 2020 Cuma

Özlemle...


Şehriyâr’imde ergûvanlar açmış diyorlar. Gerdanına ne de güzel yakışır şimdi, eşsiz bir mücevher gibi. Âh bu senin gerdanın gibisi yoktur. Şiirlerin, şarkıların, ağıtların dilinde ‘hasret’ en çok sana yakışandır.

Alicia'nın gözleri

İçimden geldi, Nash'a ve Alicia'nın gözlerine gelsin bu şarkı. 
Benim sadâkat yeminimdir bu ikili zira.

"Soldan sağa dört harf ölüm,
yazılmamış beş harf hayat.
Aşk nerden nereye?"

7 Mayıs 2020 Perşembe

Yanlış hesap Nash’den döner

Bu aralar sık sık kıyılarıma vuruyor Nash ve Alicia. Bu hiç iyi değil, biliyorum. Aklımın koridorlarına dinamit lokumlarını yerleştirip çekiliyor köşesine Nash. Korkuyla aşk arası, gitmekle kalmak arasında zamanı ti'ye alan bir ârâf hali.

Nash, zihnimin derinliklerinde yankısını bulan bir fırtınanın adıdır.
Güvenin-her defasında içi titretip korkudan öldürse de-yeniden ve yeniden denenmesi…
Aklı fazlaca kurcalamanın kimseye getirisi olmadığının anlaşılması…
Cesaretin ve sevginin ruha iyi gelenine karar verilebilmesi…
Aklın zorladığı sınırlardan sadeliğe ve dingin bir kabullenişe sığınılması…
Huzura ermenin anahtarının aslında çok basit bir formüle dayandığının farkına varılması…

4 Mayıs 2020 Pazartesi

Amman be Leylâ


‘Fuzûlî’nin aşka yaptığı fenalıklar’ demiştim vakt-i zamanında. Hâlâ da aynı noktadayım. Beşerî aşk ile ilâhî aşk arasında ilinti kurmaya çalışanlar, beşerî aşkı ilâhî aşka giden yolda basamak olarak görenler her zaman bu efsaneyi referans aldılar. Neydi hikâye? Kâys Leylâ’sını bulur, O’na vurulur, aşkından çöllere düşer, derbeder olur, adı Mecnûn’a çıkar böylelikle.(Kabaca anlatıyorum, mazûr görülsün.)

2 Mayıs 2020 Cumartesi

Bendendir


Önce kuşlar sezer ve terk ederler kederi



Gece,
Kararlı bir öfkeyle geçer karanlıktan
Bir çocuk ağlar dağılır saçları yalnızlığın
Bir iniltinin gölgesi vurur kaldırımlara
Islak bir heceye sarılır yaz, kavrulur Adam.

1 Mayıs 2020 Cuma

Mutfak Mesaisi 2


 'Bağışlanacak kadar günahkâr olmak lazım' diyorum, elimdeki son bardağı makineye yerleştirirken. Kadınlar mutfaktaki seremoniler sayesinde ne çok açmazların gemisini batırıyorlar, bir yandan da bunun muhasebesi var içimde, gülümsüyorum. Elimdeki tezgâh bezine sorun isterseniz, galiba en fazla onunla italikliyorum.

Gam’zedeyim Efendim