3 Nisan 2020 Cuma

Galeano, Dostum ve Çocukluğum...

Gece dostum bana Galeano'nun kitabından notlar okurken fark ettim. Aslında bilgisine her daim vâkıf olduğumuz fakat bir türlü dile dökemediğimiz "yaşanmışlık" algısı... Galeano'yu başka bir yere oturtmamdaki gizli saik de netlik kazandı böylece. Böyle değil midir aslında? Hayatın kodlarını çözmeye aday her kalem bir çentik atar var oluş öykünüze, âmenna. Bir de sizi içerden okuyanlar vardır, aynasını en derininize tutan, kabına koyamadıklarınızı derleyip toplayan, bir şekil kazandıran hikâyenize. Bir kaç paragraf ve sonrasında "neden"ler üzerinden başlayan bir muhasebe.

Çocuklar, geçmişin koridorlarından çekip çıkardıkları fotoğraflarda ısrarla mutlu kareleri hatırlama çabasındalar. Dönüp baktım ve inanılmaz bir şekilde daha önce hiç fark etmediğim bir gerçekle yüz yüze geldim. 80 öncesi... Karanlığın koyulduğu zamanlar... Tekinsiz ve ağır bir hava...

Orada bir kız çocuğu var; Fırat nehri kıyısındaki şirin bir kasabada dünyanın en özel çocukluk anılarını biriktirmekle meşgul. Doğduğu topraklardan göç ederken yanında getirmesine izin verilen kedisiyle kocaman bir bahçede türlü oyunlar icad ediyor. Dışarıda kavga, kızın içinde rengarenk bir dünya akıp gitmekte. Dışarıda aynı mahallenin çocukları kıyıyorlar birbirlerine nedensiz bir biçimde, kızın küçücük heybesinde biriken inatçı mutluluklar... Tuhaf geliyor böyle bakınca ama öyle.
Bir yemin var o kasabayı terk ederken dilinde, bir gün büyüyecek ve çocukluk anılarını biriktirdiği bu kocaman bahçeli evi satın alacak, bırakmayacak kimselere.

yıllar, yıllar sonra kızımı -bu yeminden habersiz- büyük travmalarla terk ettiğimiz ve fakat çocukluğunun en taze anılarıyla bezenmiş evimizi gezerken buluyorum. Bir eski komşu ziyareti ve çocuklar-eski dostlar- gözden kayboluyorlar. Panikle onları ararken çatı katında, terk ettiğimiz evde buluyorum kızımı. Beni olduğum yere çivileyen o cümleyi kuruyor ve hatırlatıyor: "Bir gün büyüyünce bu evi satın alacağım anne!" Oysa annenin içinde acılar depreşiyor, adımları geri saymakta, kapının eşiğinden geçmeye mecali yok. Kızının gözlerinde bir hasretin izleri, mutluluk karelerinin resmi geçidi...

O zaman farkına varıyorum ki-Gece Galeano ve sevgili dostum çözüyorlar aslında düğümleri- çocuklar büyüdükçe kırılganlaşan bizlerden çok daha sağlam duruyorlar. Acıların çetelesini tutmuyor onlar ve hiç zorlanmıyorlar bunu yaparken. "Carpe Diem" icad edilmeden önce de bilgisine vâkıf oldukları bir gerçek bu. Sonra büyüyorlar, hatıralar yerli yerinde duruyor elbette. Acılar taht kuruyor sonra gitgide daha baskın, daha karşı konulmaz bir biçimde. Sanırım geleceğe dair duyduğumuz kaygılar "an"ları gölgeliyor, silikleştiriyor, anlamdan düşürüyor. "Çocuk kalabilmek" sevdamın ardında yatan şey bu mudur bilmiyorum. Bildiğim tek şey; biz büyüdükçe harbiden "kirleniyor dünya" ve fotoğraflardaki yüzlerde derin keder izleri biriktiriyoruz durmadan.

10 yorum:

  1. İçimizdeki çocuğu canlı tutmak için çok önemli bir sebep daha. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Neden yeniden bir ev, yeniden bir dünya, yeniden bir kod üretmeyiz de, hep çocukluk hatıralarına dönmek, çocukluğun kodlarını yeniden hatırlamak gibi fâsid döngülere kapılırız? Genlerimiz mi zorlar bizi? Hayalini kurduğumuz dünyanın bir türlü realize olmaması mıdır, içimizde bir çocuk yaşatmaya çalışmak? Niçin nostaljiler günün gerçekliğinden daha câziptir? Yaşlandığımızı kabullenemeyişimiz midir sebep?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında her bir ‘neden’ hepsinin ya da yekdiğerinin cevabı. İçimizde bir çocuk yaşatırız, çünkü büyüdükçe uzağımıza düşen masumiyeti bir daha yakalayamayacağımızı biliriz. Bütün nedenlerimizin bahanesinde bu yatar. Genetik kodlarımız da bizi geçmişte yaşamaya programlamıştır belki evet, neticede arabesk severiz ve hüzün en realistimizi bile çocukluğu söz konusu olduğunda paçasından yakalayıverir. Realize ettiğimiz hayat da arıza verir, neticede hayattır. Katıksız olanı zamanın koridorlarında arayışa çıktığımızda yolumuz çocukluğumuza düşer. Zira çocuklukta acı katlanarak büyümez, mutluluk gelecek kaygısıyla gölgelenmez, ân’ın tadı hiç bir yan etkiyle bölünmez. Ağladığımızda sevinç, sevindiğimizde keder, bir köşede saygıyla sırasını bekler.
      Yaşlandıkça daha çok çağırırız çocukluk anılarımızı, doğru. Hoş yaşlılık, geçmişte kalan bütün mutlu ânların resmi geçidiyle seyreder, mutsuzluklar kanaat duvarımıza çarpmamışsa eğer.

      Sil
  3. Evet 'leblebi tozu' güzeldi...Lâkin sade bir Maraş dondurmasını cevizle karıştırıp yiyerek de 'ân'ı gölgelemeden anlamlı kılmak mümkün...Dünya zaten kirliydi, yüzümüzdeki keder izleri değil onu daha kirli kılan...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Denedim; leblebi tozu da , elmalı şeker de, pamuk şeker de aynı tadı vermiyor. Bisküvi arası lokum bile... Galiba bir bütünün parçası oldukları için. Yanlış anlaşılmasın, keder izleri kutsalımdır. Bazı yüzler vardır; derin keder izleri ile anlatırlar size hayatı, hiç bir lûgat karşılayamaz o anlamı. İşte o izler bize anlatır, dünyanın hızla kirlenen bir yer olduğunu ve bunu bilerek yaş almanın ne menem bir yük olduğunu...

      Sil
  4. Canım Nur Zelal,
    Değil mi ki o çocuk sağlamlığının gölgesinde bizler de şifa buluyor, derin yaraları onaracak bir mücadeleye gark oluyoruz.Temiz kalmaya çalışmak ve iyilerden olmak tek temennimiz.
    Gönül dolusu özlemle ve yeniden bulmanın sevinciyle kucaklıyorum seni.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dost Nilay,
      Uzun bir aradan sonra seni misafir etmek büyük mutluluk, salonumun nâdide konuğu, hoşgeldin yeniden.
      Bizi buluşturan mekânlar değil elbette, bir şekilde kesişiyor yollarımız, kaygılarımız ortak, dilimizde inatçı bir türkü, dünya döndükçe değişmemeye olan umudumuz ve direncimiz. Ne kadar başarabiliyoruz bilmiyorum, belki de sadece dilimizde. Paylaştıkça yeniden yeşerir diye umuyorum galiba. Yoksa çark o kadar güçlü ki...

      Sil
    2. Ahh, hoşbulduk güzellik.
      Çark çok güçlü evet,kalbimizi parçalıyor.Varıp gideyim kendi çarkıma derken seni buldum ben.Var bir anlamı,dilimizdekiler halimize yol olsun umarım.
      Yamacında,yakınlarındayım.Bil isterim:)

      Sil
    3. İyi ki... Yakınlarda olduğunu bilmek güzel. E hadi yolculuk kaldığı yerden devam etsin o zaman.

      Sil