27 Şubat 2015 Cuma

Günaydın kalbim

-Ve gün aydınlar olsun; hayatın sür-git meşguliyet tarafına yaslanan hayat, yeniden akıp gidenin peşinde sürüklendiğimiz sıradanlık, sabah kahveleri ve uyanmak uzak rüyalardan... Ve sana da gün aydın hayata iade ettiğim, kalbim, günaydın...

-Köşeye büzülmüş aklımın kıvrımlarında kendine yol bulmaya çalışan her deneyimin ipini çekmeye ayarlamışım yüreğimi. Bilmek nedir ki, hayatın öğrettiklerinin yanında? Sezgilerimizin araladığı bütün kapılardan bizimle birlikte süzülüp usulca hayata dahil olan o kadar gölge var ki?...
-Bazen derim bazen; ateşin harından, suyun serinliğinden, mevsimlerin kıyıcılığından geçer de varır menziline bir şarkı: Masum Değiliz



-Büyümek mi?
Tek tek kalelerinizi yitirmek demek...
Dağların dört mevsim kara mahkumiyeti demek...
Öğrenmek ve her yeni bilgide daha da yalnızlaşmak demek...
İnadına yolculuklara çıkmak demek...
Yola, yolcuya, hancıya, menzile, çakıl taşlarına rağmen sevmeye devam etmek demek...

-Uzun gidişler ve yitirişler hatırasını tek bir ânın bile; önce derin bir nefesin ferahlığı gibi sarıp sarmalar insanı. Sonra... Durur insan, durulur. Tek tek çağırmaya başlar yolda bıraktığı ayak izlerini. Oysa vefa ilk nefeste havaya salıverdiğidir, kaybolmuştur izler...

-Ah bu dünyanın göbeğinde raks eden sırıtkanlar! Bilseniz ne kadar az/dır bu dünyada gölgeniz, ne kadar bahtsız bir ömürdür kemirdiğiniz... Bilmek istemem, nasıl bir bilinç kaybıdır bin yıl yaşamak arzusu, zinhar bilmek istemem.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder