18 Şubat 2015 Çarşamba

Uğultulu bir kovan

-Muhalif bir ruhun tedirgin eden bir duruşu var. Her meclisin "arananı" oldukları söylenemez bu yüzden. Rahatımızı bozan her uygunsuz tını, romantikliğimizi böler, tadımızı kaçırır, kaşır sancılarımızı. Gülüşümüz donsun istemeyiz en olmadık zamanda, kramplarla sarsılmayı ya da olur olmaz... Muhalif insanlara zaafım aşikâr; başka türlüsü "kendim"e zarar...
-Gazeteciliği "etik" kavramıyla özdeş kılan tüm söylemler zihin yanılsamasından ibaret. Ya ondansındır ya bundan. Hakkaniyet sınırları sana çizilmiş çerçeveye sığarsa savun, yoksa savur gitsin. Bir de iki ucun da ortalarda gezineneni var ki, onlarınki daha vahim. Genellikle fehmime vurulmuş çekiç darbeleriyle biter yazıları:"E şimdi bu ne demek istedi?" Mecalimi zorlayan asıl bu ortacılar... 

-Şehriyâr kara teslim, Bir Leyla şarkısı akıyor içimden böyle zamanlarda. "Kar yağıyor bu gece öyle beyaz ki şehir/Anlamak bir ömür sürer hayat niye kirlenir"  Şehrimde yağmur oysa, kendi şarkısını söylüyor. Kalbimde kar, dilimde yağmur, yürüdüğüm yollarda yıkanan yâr sûreti... Uzun bir mutluluk düşüdür bu, uyanmak haram...

-/Bir gölge gibisin; ayak basmadığım ülkelerin tozu toprağı bulaşmış ayaklarına./ 

-Yani kısacası sevgilim dünya; "kısacık bir ân için insanın insana teğet geçtiği" uğultulu bir kovan...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder