-Aşk, muhatabın varsa esarettir. Şiirinin konusu yap sevgiliyi, muhatabı değil. Kavuşma figürünü at denize gitsin, elbet bulur layığını. Bu kalp yordamı keşfidir, kıymetli...
Leyla ve Mecnun hikayesinden ilham değil bu söylediklerim, aman. Bu arayış yeryüzü sakinleri olan bizlerin diğer yarısını bulma telaşından gelmektedir. Benim diğer yarım; şiirimi giydirdiğim beden, ruhuna yeni bir rol biçtiğim Öznemdir. Sûreti rüya, gözleri geçmiş, sözleri uzak... Ama gerçek, elle tutulur gözle görülür bir gerçek... O'nu ben taşıdım günüme, dahli yok akıp gidenin... Bende izdüşümü hayatın ta içinden, O'nda adı nedir bilmem. Bir kitabın tozlu sayfalarından şiirime kattığımdır Sevgili, kaldığı yerden devam eden... Yani eskidir, kalbimin sev dediği ilk günden hatıra.
Özgürlüğümün anahtarı burada: Olmadığı zamanlardan olmadığı zamanlara...
-Sonunda yaptım; mizahına düşüyorum kayıtlarımı seçim hengamesinin, kavgasına değil. Kararlı bir deli, dünyanın tüm çivilerine bulunmaz bir tehdittir. Bir arşivim var, hazirana kadar idare edecek kadar da malzemem. Ne zaman meclis toplansa ve kaçınılmaz muhabbetin kapıları aralansa; ya bir İsmet Özel şiiri patlatıyorum en fiyakalısından ya da Cat Stevens çınlıyor salonumun duvarlarında. İşe yarıyor en muhalifimizin damarlarına vurduğum balta. Yetmedi, çıkarıyorum arşivimden birkaç afiş, traji-komik tarzında. O zaman en muhalifimiz de başlıyor gülmeye, iktidar yanlımızda, katıla katıla. Dağılmıyorsa buna rağmen hava, ben dağıtıyorum herkesi, evli evine köylü köyüne kıvamında.
-Olmaz mı? Şarkılarım tek sevdiğime ithaftır, en sevdiğime... Kadıncık'ın gölgesinin düştüğe her yerde...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder