Bir gün doğumunda kaldırdım bütün ayraçlarını gitmelerin… Sen hep bir resim çerçevesine iliştirilmiş yokluktun, ben o yokluğun parçalarını toplayıp durdum çaresizce içimin mahzenlerinde.
Uzun oldu mürekkep kanatlarında ülkeler aşıp kaderini sırrına bela etmiş o mahzunluğu yoklamak ansızın. Uzundu ve sağırdı tüm kelimeleri hayatın…
Sonra bir kıvılcım şiddeti kadar aşk ve senin uzak gülüşün… İçimde büyüttüğüm sonra yeniden büyüttüğüm bir kalp atışısın, uzağına düşebilir mi yaşamak dediğin…
Ey aşk sırrını kem gözlere emanet eden!
Şimdi yoksun ve şarkılar kimsesiz, yoksun… Bir nefes oluyor baktığın yerde çiçekler, kış bahara dönüyor buram buram. Sonra yeniden ve bu defa insafına yüz sürmüş bir huzursuzluk oluyor mevsim. Ben Eylül de geldi diyorum; gözüne göz değmeden, şiir olmadan sesim dilindeki yitik türküye, geldi işte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder