17 Eylül 2014 Çarşamba

Korkarım

"Korkarım sevgili doktor bu mektuba kendimi üzerek başlayacağım"

Bütün üzgünlüklerimi bağışla ve kapıyı kapatmadan önce rüzgârın uğultusunu dinle. Bil ki, hüznümün de diyar diyar gezindiği rüyaları var. İçimizdeki sarkacın eteklerinde yangın, kim görecek kalabalıkta içine kaçmış küçük bir kızı şimdi?

Sana aldırma diyorum ya, aslında ne büyük bir yalandır dudaklarımdan dökülen. Alabildiğine dön yüzünü hüznüme, bak çaresi yok, ya gitmekten ya ölmekten başka...
Bir itiraf gibi geliyor sabah kuşu ve birdenbire pervazımın yalnızlığını bölüyor. Başka bir gökyüzüdür başının üstündeki, bunu fısıldıyor kulaklarıma. Bildiğimi biliyor ama yine de ıssız bir pazar sabahı için bir intihardan fazlası ne olabilir ki?
Geliyor ve bölüyor...

Bir soru?
Hangimiz son verecek mektuba? Hangimizin yüreği pek, katar katar hasret yükleyip de kalbinin raylarına terk edecek düş ülkesini? Hangimiz kepenk kapatacak bahardan önce ayrılığa?
Cevabını o kuşun kanadına iliştir ve yolla. Dilindekini sorma sakın, kış, üşümüş besbelli...

Bir tek kendimi üzeceksem, amenna. mektubun ucundaki ateş izi ertelenmiş bir veda gibi sanki. Bir sabah olacak, bir güneş doğmayı unutacak ya da unutmuş gibi yapacak, baharı beklemeden toplayacak valizini yolcu ve...

Korkarım diye başlayacağım, korkarım...
Sorma...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder