13 Eylül 2014 Cumartesi

Son güvercin de uçsa

Hayat aklımızın yaramaz çocuğu, duvarlarımıza kimsenin bilmediği bir dilde hüsranımızı dokuyor. Mevsim bu, geçiyor nihayet, uzun uzun yokluyor gecenin bitimsizliğini ve boşalıyor hüzün zembereğinden günün. Olsun diyor çocuk, olsun. Kapısını çaldıklarımız ne kadarına taliptir ki azığımızın? Yolculuk kaderse, paylaşılan her keder unutulup gitmeyecek mi sonunda?


Gitmek zamanı yaklaştıkça sükûnet telkin eden sözcükler doluşuyor kalbime. İşte o zaman, dilime yapışıp kalan bu susuzluk ve hiç bir yağmurun bereketlendiremediği bu yokluk... Sonsuzluk resminin çerçevesini kıran hoyrat bir el midir? O eller ne zamandır yürek sancısından kopup kırdılar gitmelerin direncini?

İpin ucunda kelimelerim, meraklanma diyedir, her yolculukta senden arta kalacaklar... Her sorguda biraz daha kuş olup uçacaklar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder