İlk kar, yüreğe düşen alımlı darbe...
Sulu sepken bir serkeşlikle geldi kar, ciddiyetsizce..
Kararsız aşklar gibi, gelişine sadakati olmayan bir vurdumduymazlıkla. Gittikçe daha keskinleşiyor dünyamda siyah ve beyaz. Gri geçitlerin hükmü azalıyor. Statükocu bir dünya ediniyorum kendime gittikçe. Önceden planlanmış ya da hiç planlanmamış çıkılmaya hevessiz yolculuklar gibi... Sevmiyorum bu yüzden bu gelişleri.
İlk ak gibi saça düşen, ilk kar...
Göz açıp kapayıncaya kadar çoğaltıyor kendini. Sessiz ve usulca geliyor, ağaçları boyuyor rengine sonra ve çatılardan gülümsüyor güne. İlk ak düştüğünde anlıyor ya insan zaman kaybedilebilen bir şeydir, karın öyküsü de buna benziyor biraz da. Birazdan, belki göz açıp kapayıncaya ya da bir yağmur boşalınca kadar gökyüzünden, sona erecek saltanat...
Ah ciddiyetsiz yağıyor kar, sulu sepken, tutunmasız...
Sevmiyorum ben bu zamansız gidişleri...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder