5 Aralık 2012 Çarşamba

Sislerin Ardında


Mevsimler akıyor, günler rutin bir kararlılıkla takip ediyor diğerini, sabahın ilk ışıkları, akşamın son selamı ve hayatın bizim dışımızda bir hayat kuruşu kendine...

Bütün bunları düşünüyorum; içim ürpererek... Şehrin tepesinden akıp gidene bakıyorum, henüz gün yeni uyanmışken. Yağmur çatılardan usul usul içime akıyor. Trafik olanca arsızlığıyla hayata akıyor, insan yüzleri seçemediğim bir tedirginlikle havaya huzursuzluk yayıyor.


Mevsimler döndükçe daha da gömülüyorum kendime. Kuşlar teker teker eksiliyorlar. Kızım onların kışın uyuduğunu söylüyor, bende teslimiyet...

Bazen o kadar yavaş ki herşey, içimi ürperten soğukla kendime geldiğimde yeniden şehrin tepesindeyim. Bir sis bulutu akıp giden hayata, usul usul yağan yağmura ama en önemlisi kızımın bahçedeki silüetine ket vuruyor. hayat dursun, yağmur sussun ama kızımın sağ salim servisine bindiğini görebilsem... Onca hengamenin içerisinde avuç ayasına kondurulmuş bir buse çalınıyor kulağıma, titrek bir el sallayış sonra... İçimin bulutları önce, havadaki sis dağılıyor sonra.

Yine eşitliği bozulmamış bir müsabaka hayatla aramda...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder