3 Mayıs 2015 Pazar

Şehrimde Hüzün

-kardeşi kardeşle kavgaya tutuşturan bu seçim hengamesi bitse artık, fena halde imdat diyesim var. Mahalle tanımı yapan entellektüel yazar takımının tarafgirliklerine mi hayıflanayım, inzivamı bölen oturumlarda sırf muhalif diye insanları mahallenin hainleri diye itham etmelerine mi?... Hem de göbek şişire şişire hak hukuk gözetmeden hedef tahtasına oturtmalarına mı çıldırayım?... Ben bende değilem bu aralar, midemde kramplar başını kaldırmak için fırsat kolluyor. En çok da hesapsız karşılıksız "muhabbetle" hala inancını koruyan zavallı keleynaklarım, benim pamuklara sarıp sarmaladığım yumuşak karnım, sevdiceklerim, tırnağı kırılsa sızısından uykuları yitirdiğim parçalarım... İşte burasında akıp gidenin, Tanrım! Uyut beni diyorum, uyut beni...

-Değil mi ki:
"yüzyıl sonundan gün batımının görünüşü:
bizi gömen ya da süren toprak zehirleniyor.
hava yok,havasızlık var.
yağmur yok,asit yağmuru var. parklar yok, park yerleri var
eşler yok, ortaklar var
uluslar yerine, şirketler var
yurttaşlar yerine, tüketiciler var.
parklar yok, park yerleri var
eşler yok, ortaklar var
uluslar yerine, şirketler var
yurttaşlar yerine, tüketiciler var" Neyi tartışıyoruz ki biz? Koyver gitsin; nasılsa bir gün son sabah ya da bir akşam son akşam olacak. Son kez doğacak gün alışılmadık bir mevziden, son kez batacak belki, vedası vedamız olacak.

-Ey benim kendine hainim, kaçan her trenin ardından el sallayanım! Ey ne yaparsam yapayım gölgesini geceme ekleyen, adını günüme kazıyanım! Bırak nefes alayım, kıvrılayım yokluğuna, heybemdeki türküler eşlik etsin yüreğime, ben sen olayım sen yine kal öyle bıraktığım yerde...
Şehrimin kuşlarında hüzün, göğümde yokluğun kanat sesleri...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder