27 Mayıs 2015 Çarşamba

Kızım ve Çocukluğum



Güzel kızımın mezuniyeti vardı gece. Prensesler gibiydi; heyecanlı, tedirgin, gitarının telleri yorgun, ben her prova sonrası şarkının ezberinden yılmış:"Caddelerde rüzgâr aklımda aşk var/ Gece yarısında eski yağmurlar/ Şarkı söylüyorlar sessiz usulca/ Özlediğim şimdi çok uzaklarda"
Şimdiki çocuklar "özel an" winzipleyip duruyorlar hayatın çeperine. Biz kanaatkâr çocuklardık, küçücük sevinçlerden kocaman mutluluk payları çıkarır ve o anları zihnimizde canlı tutmaya and içerdik. Çocukluk fotoğraflarında kocaman gülümseyişimiz bir daha yaşanması güç olduğundandı. İmrenilecek çok yanı vardı çocukluğumun; tekne kazıntısıydım ve babamın altı çocukta yaşayamadığı hevesiydim. Şımartıldığım aşikârdı ve kimse garipsemezdi bu halimi. Gerçi ara sıra şaka yollu Hz.Yusuf ve kuyu meseli gündeme gelirdi ama gülünüp geçilen mutluluk karelerinden öteye geçmezdi bu tehdit. Fakat şimdiden geriye baktığımda ne kadar az fotoğrafım var çocukluğuma dair. Belki böylesi daha iyiydi, masalsı bir hatırlayış var şimdi o günlere dair zihnimde. Her defasında hikayesine yeni enstantenenler ekleyişim bundan belki de.

Taşralı bir hikayeci geçmişine tutkun olur, bilirim. Karanlıklardan geçerken bile tünelin ucundaki o ışık huzmesi canlı tutar içindeki çocuğu. Agoranın uğultusundan kaçacak bir eski saklambaç köşesi heybesinde saklı durur. Ne zaman hesaplanmadık bir acıyla buruşsa yüzü sığındığı liman eski zaman fotoğraflarının siyah beyaz durağanlığıdır. Yeniden dünyaya gelsem yine bir ücrada çocukluğuna öykünen o taşralı hikayeci olmak isterim. Bilirim tüm savunmasızlığıma ve acemiliğime rağmen kurtarılacak bir tarafı vardır yüreğimin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder