-"Bazı Yanıtlar Kalbimizdedir" ve kalp sükûnla sükût arasında kayıp bir kıtanın batığıdır şimdi... Adalet duygumu zedeleyenlere sustuklarım biriktikçe birikiyor. Dört bir yandan çekiştirilen o çocuk, sıkıldı ezberlerini kusmaktan. Artık"hayatınızı sadeleştirin" çağrısını görmezden geliyorum pîrimin. "Sana rağmen" diyorum, sana rağmen seni savunmaktan bir adım dahi geri durmayacağım ey insan kardeşim. "İsyanla yapışık ikiz gibisiniz" diyor en büyüğüm, "biraz mutedil olmayı dene." Deniyorum ama denedikçe yenilgi doğuruyor hikaye, ben ne yapayım?...
30 Mayıs 2015 Cumartesi
28 Mayıs 2015 Perşembe
27 Mayıs 2015 Çarşamba
Muamma
Yağmur altında yürürken kulaklığımdan yükselen şarkı...
Toprağın kokusunu içime çektim derin derin.
Şarkı hüzün, kalbim mutmain, ölüm mutlak...
Akıp gitti yağmurla beraber;
ukdeler, hırsı insanın, fazladan yüklendiğimiz keder,
tortusu yaşanmışlıkların,
ayaklarımıza pranga sırtımıza yük hatıralar...
"Olsaydın" da değişmeyecek olan bu muamma...
Kızım ve Çocukluğum
Güzel kızımın mezuniyeti vardı gece. Prensesler gibiydi; heyecanlı, tedirgin, gitarının telleri yorgun, ben her prova sonrası şarkının ezberinden yılmış:"Caddelerde rüzgâr aklımda aşk var/ Gece yarısında eski yağmurlar/ Şarkı söylüyorlar sessiz usulca/ Özlediğim şimdi çok uzaklarda"
26 Mayıs 2015 Salı
“sağanak yağmur *” Altında Bir Başkaldırı Öyküsü
/Takımımın şampiyon olması anısına/
Kopkoyu benizli bembeyaz dişlerin sahibiydi O.
“Beyaz İnsan”ın teknesine binip okyanuslara açılmadan çok önce, yani o bembeyaz gülüşünde gölgelenmeden hikayesi ve biz dünyanın şanslı ve semirmiş çocuklarının türküsüyle sarhoşken, medeniyeti okşarken kucağımızda bir kaniş yavrusuna yükler gibi tüm şefkatimizi, O bunu bilmezken, yani kopkoyu benizli, bembeyaz dişlerin sahibi, çocuk, belki hep çocuk…
25 Mayıs 2015 Pazartesi
Hayat dediğin...
-Kapattım dış dünyaya kapılarımı pencerelerimi sımsıkı... Artık ne seçim ne hengame, sadece bir türküye kaptırdım kendimi... Ah nasıl da özledim surlarını arşınlamayı baştan başa, Mesudiye Medresinin ruha sükûnet veren dinginliğini, Ulu Camii'de kılınan namazı...
23 Mayıs 2015 Cumartesi
19 Mayıs 2015 Salı
"Eyvallah"
Lena su gibi sesiyle unuttuğum dilden şarkılar söylerken, salondaki Suriyeli göçmenlerin
gözlerinde aşinalık duruşlarında aidiyet vardı. Yüreklerindekine değdiğimde gözlerimin yaşarması
kaçınılmazdı, öyle de oldu. O zaman gurbet ne menem bir şeydir, daha net anladım.
Nakaratı hep bir ağızdan söylemeleriyle uzun uzun gittim, bütün mesafeler sıfırlandı.
17 Mayıs 2015 Pazar
Belalı Yarim
Ah benim belalı yarim! Ayrılık türküleri sağır etmiyorsa kulaklarını, görmüyorsa gözlerin uzaklaştıkça yitirileni, dağıtmıyorsa kuşkularını aynı göğün altında aldığımız nefes...
O bizim kusurumuz, boğulması sevdanın bir kaşık suda ve zaman ve zaman...
O bizim kusurumuz, boğulması sevdanın bir kaşık suda ve zaman ve zaman...
13 Mayıs 2015 Çarşamba
Sevgilim İstanbul
Ey benim en eski yarim, şehr-i İstanbul!
Seninle yeniden buluşmak aşka iade-i itibardır.
Bir başkalık var sende bu defa, başkayız biz seninle.
Muharrem Abi ve talebeleriyle bir sofranın etrafında
Buluşmak, dünyanın kiri pasından uzaklığı sohbetin...
6 Mayıs 2015 Çarşamba
Eskisi gibi...
Ah bugün huzura demir atmıştım halbuki.
Dergiye yazı gönderildi, yolculuk hazırlıkları hızlandırıldı,
tarihi Almacı Pazarı'nın yolu tutuldu,
Dost'un siparişleri elden geçirildi,
Tahmis Kahvesi'inde menengiç eşliğinde ruh dinlendirildi.
(Dost'a sözüm var, yine iki menengiç siparişi verildi, garson çocuğun şaşkın bakışları altında)
kızımın mezuniyet heyecanına eşlik edildi.
Gitarı eline tutuşturuldu ve mezuniyet gecesi çalıp söyleyeceği şarkının provası yapıldı.
"Kanatlarım var ruhumda"
Kızamıyorum ki, bana benziyor aynı, asi...
5 Mayıs 2015 Salı
Yormayın
-Kızıyorlar bana, her seçim öncesi ne camiye yaranabiliyorum çünkü ne de kiliseye. Preslenmekten bıktığım zamanlarda bir nara her şeyi çözüyor evet, sütliman meclis... "Muhalif" olanlar seviyormuş beni, sevsinler. "Taraf" olanlar bununla itham ediyorlar beni, etsinler. Onlar da seviyorlarmış beni, yok bir sakıncası. Dinlerken "araf"tayım, düşünürken "karar"da... "Eteğindeki tüm taşları dökme" derdi sevgili ve eklerdi: "oysa umutsuz bir vak'asın sen gülüm, bir çocuk bile kandırabilir seni." O gün bugündür bir çocuk tarafından kandırılmak şiarım oldu benim. Eteğimdeki taşlara gelince; ah becerebilsem keşke... Vakitli vakitsiz seviyorum ben, sevdiklerimi... Yormayın şuncağızı, ah yormayın...
3 Mayıs 2015 Pazar
Şehrimde Hüzün
-kardeşi kardeşle kavgaya tutuşturan bu seçim hengamesi bitse artık, fena halde imdat diyesim var. Mahalle tanımı yapan entellektüel yazar takımının tarafgirliklerine mi hayıflanayım, inzivamı bölen oturumlarda sırf muhalif diye insanları mahallenin hainleri diye itham etmelerine mi?... Hem de göbek şişire şişire hak hukuk gözetmeden hedef tahtasına oturtmalarına mı çıldırayım?... Ben bende değilem bu aralar, midemde kramplar başını kaldırmak için fırsat kolluyor. En çok da hesapsız karşılıksız "muhabbetle" hala inancını koruyan zavallı keleynaklarım, benim pamuklara sarıp sarmaladığım yumuşak karnım, sevdiceklerim, tırnağı kırılsa sızısından uykuları yitirdiğim parçalarım... İşte burasında akıp gidenin, Tanrım! Uyut beni diyorum, uyut beni...
1 Mayıs 2015 Cuma
Kervanlar geçer
-Eskici! Geldin, teslimiyetin bütün hücrelerine sindiği bir başkalıkla... Sabah kahvesi ve sigaram ve balkon sefası... Sesin ipek yolundan akıp giden trafiğe aldırmadan bölüyor şarkıyı, olsun. "Senden kıymetli mi? Hayır asla" diyor fondaki ses. Yaza girerken en çok sabahın serinliğinde balkonumun hayata açılan penceresini seviyorum. Bir de yolculuk sevdası tarihin en eski kervan yoluna dönükken yüzüm... Tarihin koridorlarından kopup gelen yüzler, kervanlar dolusu sır ve hikayeler, hikayeler...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)