26 Kasım 2014 Çarşamba

Dost'a Mektuplar



Ruhumun aynası dostum;

İzi sürülmemiş bir ıssız ada yüreğim, kıyıma vuran kelimelerden devşiriyor hayatı şarkılar…

Havada ağır bir kahır, havada serseri bir ıslık gibi zaman. Soluksuz izlediğim eski yeşilçam filmlerinde kalan yeniyetmeliğime yoruyorum tüm sızıları. Hangisi kırgın gündoğumlarına denk düşüyor ki hatıraların? Hangi ağaçtı dizlerinde uyuduğum ve uyuttuğum kördüğüm rüyaları? Hangi yol varıyordu, kimsenin uğramadığı virane anılara?

Uzun uzun bir mektup yazıyorum sana, kaleme ihanetin anısına kanayan parmaklarıma tuz basıp onarıyorum dostluğumuzu. Hayat, mola istemiyorum senden bak. Kesiksiz bir çizgiyken de mutluluk, soluksuzdu bağrıma düşen.

Uzun uzun dost mektupları yazıyorum şimdi. Hani “sana durlanmış kelimeler getireceğim” diyordu ya şair. Bir gece vakti, bir sarı zarfın mazrufu olup akacağım sularına o şehrin. Kök salacağım bastığın topraklara, tüm kimliksizliğine inat. Soluk bir yaprak olup düşecek kapına ansızın dostluğu tarif eden kelimelerim.

Uzun uzun hatıralara boğulacak sesimiz belki, belki kuruyacak dilimiz damağımız gözlerimize değdikçe hüzün. Olsun... Gözlerin yeniden duaya duracak ya dost, biliyorum duaya. Duracak zaman o son hatırada.

Suçlu şairlerdir diyecek, giyotin tadında tehditler savuran yaşanmışlık. Suçlu, kelimelere şen-şakrak ağıtlar yaktıran şairlerdir ki, tarih bir kara kalemle çizecek üzerlerini ibret-i alem olsun diye.

Bense hala ilmek ilmek örüyor olacağım dostluğun ipini. Her haykırışın yankısında adın gülümseyecek hayata, muzip ve kararlı. Senin bile bilmediğin bir sığınışla gölgende umutvar olacağım ben yine.

Değil mi ki biz, güneşin hiç batmadığı ülkenin topraklarında sabahladık her sancı sonrası, dağılmadık un ufak her fırtınada. Gözden ıradık yılların hoyratlığına eş, gönülden ıramadık ama uzayan yollara inat.

Kınandık, kovulduk toz pembe masallardan. Hüzne yamanan hikayeler devşirdik yine de yürüdüğümüz yollarda. İkilenmedik hiç, tek yürekte atan haylaz bir kalpti taşıdığımız. Kimi zaman kıraç topraklarda yemyeşil bir düştük görenleri hayrete düşüren. Kimi zaman Yedi Tepeli gülüştük, şehri tepeden tırnağa şiire bezeyen.

Uzun uzun yazıyorum bunları şimdi sana, uzun uzun…
Bilesin diye değil ama. Bilirsin çünkü öyle ya. Tek yürekte atan haylaz bir kalpti taşıdığımız eninde sonunda.

Şimdi?...
İzi sürülmemiş ıssız bir ada yüreğim. Sen yine de bekle beni, ilk gemiye binip yanına geleceğim.

3 yorum:

  1. O vakit bir kaç nota eşlik etmeli kalbi darmadağın eden dostane vakitlere:
    http://www.youtube.com/watch?v=DQCP3UPfwMU

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Nilay, kalp dağınıklığına en devasız şarkıyla geldin, çok sevdiğim belki de en sevdiğim... Ne çok özlüyoruz-ki bu özlemelerin bile tadı hiç bir şeyde yok- dost ve gecenin sabaha vardığı o bitimsiz sohbetleri...

      Sil
    2. Ömrün dağınıklıkla beslenme çağına inanarak söylüyorum ki,darmaduman olmadan ne okuyabiliyor ne de yazabiliyorum.Belki özlerken ,özlemin kendisini ayrıca sevmek gibi.Düzen nihai amaç iken, dağınıklığa vurgun olmak telaşı. İyi böyle,iyi...

      Sil