5 Ocak 2015 Pazartesi

Sırılsıklam bir veda


Aralıksız yağan yağmurun toprakla vuslatını anlatabilmek için, 
insanın hayatında bir kez aşka tutulmuş olması lazım,
 sıtmaya tutulmuş gibi... 
Kelimelerini bir alev topunun arasından çekip çıkarması 
ve sağanak bir tutkuyla hayata dair kılması lazım...
Yağmurun naziresi olur mu? 
Yeniden başa dönmeden cevaplanması güç soru,en başa yani toprağa...

Bana yağmuru anlatma, yağ, diyor Şair. 
Yağmurun kelimeleri bütün çoraklıklarımızın üstüne en güzel şiiri bırakıyor 
ve içimin sesi son yaprakla birlikte usulca dökülüyor toprağa.
 Yağmuru anlatma, diyor, bana kendinden bahset...
Burada yağmur iliklerime yağıyor Sevgili!
ben uzun seviyorum, toprak bağışlıyor nisyanımı.
Kendim'i hiç sorma, yavaş yavaş tüketiyor içinde seni.

Böyle düşülüyor aşka kıraç topraklarda,
bir yıldıza tutunur gibi her gece inatla, böyle...
Sonra seyir defterine notlar düşen serseri çıkageliyor,
sonra yağmur kendini bir mektubun satır aralarında unutuveriyor,
Hatırasız ve az biraz da kimliksiz bir aşkın vedası bu,
bir gölgenin kapıdan usulca süzülüşüne râm
uzayan saçlarına bir türkü iliştiriyor.

Aralıksız yağıyor yağmur burada,
bütün şemsiyeleri kır ve öyle gel.
Yıkansın pas tutmuş yüreğin ve silinsin geçmiş,
sırılsıklam bir vedanın ellerinden tut
ve öylece kalsın söylenecek ne varsa...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder