21 Ocak 2015 Çarşamba

İyi ki Şair Değilim

-Ne zaman biri "Sahne" dese kalbim sıkışıyor, her hikayenin "ilk an"ına, her yalanın ham haline, her gidişin "merhaba"sına rücû ediyorum. Altını kara kara kalemlerle çizdiğim cümleler diziliyor karşıma inci taneleri gibi ve başlıyor nisyanla imtihanım... "The End" yahu, bu sarmal da neyin nesi?...

-Adalet duygusunun köşesine berisine iliştirilmiş "ama"lar canımı fena sıkıyor. Herkes aynı bakmıyor aynaya; baksa görecek, görse soluğu kesilecek, ya kendini ya içindeki canavarı yok edecek. Tuzla buz... Kırılan aynanın sesi, bilindik hikaye...

-Kışın bahara göz kırptığı günlerde, şair olmak istiyor ya insan. Kumanyasındaki kelimeler gün ışığıyla buluşmak için yarışıyorlar birbirleriyle. Böyle zamanlarda "Yaşamayı bileydim yazar mıydım hiç şiir?/Yaşamayabileydim yazar mıydım hiç şiir?" deyip kendimi sokaklara vuruyorum, şiir ardım sıra yürüyor benimle.

-Merakımın aklıma oynadığı küçük oyunlardan biri yine. Klavyenin başında güne notlar düşerken ben, Sevgili kim bilir hangi resminde duruyor hayatın? Alıp oturtuyorum O'nu karşıma ve son neferimi yakıp eline tutuşturuyorum. Anlat diyorum sonra, anlat; kavganın bugünkü rengi ne?

-Türkü geliyor nihayet. Bir deli Leyla akşama selam duruyor böylece; serazat bir dokunuş, cilveli bir göz süzüş ve yenilmek gönüllüce... Aşka...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder