- Sevgilinin elinden çiğ balık da yenilirmiş, öğrenmiş oldum. Rüyaya bak sen, yok müdahalen oynuyorsun dış kapının mandalını...
- "Bu hayatta bizi böyle yakamızdan tutacaksa, hadi böyle yaşa derken kalbimize sormuş mu?"
Sormamış... Sorsa da değişmezmiş bir şey, nasılsa aynı sazanlıkla atacaktık bilinmezliğe adımlarımızı.
-Allah aşkına kimse gezi parkı demesin, ben derim herkesin yerine.
Ocağımıza incir ağacı diktiniz, huzursuz bacak sendromlular sizi. Eskiden romantiktiniz, severdik devrim şarkılarınızı, şimdi yaşlanmış şarkılarınız da sizin gibi. Hadi biraz çıkın gezin...
- Bazen boş boş bakmayı seviyorum, alık alık gezmeyi, vitrin camlarına yapışıp uyandırmayı askılardaki hayaletleri, gıcık olmayı seviyorum mesela bazen. Sonuncusu için bazen girizgahı fazla oldu, kabul ediyorum.
Olsun, bu da erdemdendir deyip doğrultuyorum belimi.
-Bir kere de bırak nehrin akışına kendini, ah bu inadının tiranlığı...
-Bu kız ne zaman bir şeyler yaz dese, -hani dilinin ucuyla da olsa- başlıyor kalem akmaya. -Klavye işte anlayın, ne çok tembelleştiğimi yüzüme vurmayın- Oz Büyücüsü'nden el almış sanki mübarek..
- Şiir mi? Yok bitmedi daha. Ordan burdan sonra başından...
-Dağınığım ama serseri değilim. Bir rüyanın içindeyim hala, ellerin balığın karnına limon dilimleri diziyordu sanat eseri kıvamında, ben çiğinden yedim.
-Uzun zaman oldu... Özlemişim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder