19 Haziran 2013 Çarşamba

Fenersiz yol avcıları & sonsuzca kaybedenler

Kayıp zamanlardan derilmiş serseri mayın kelimeler var dillerinde; kaygısız, çelimsiz, sığıntı…
Göz gözü görmez dehlizlerden kendilerine varmayan yolculuklar yaparken yakalanmış erişkinler gibiler.

Kadehlerindeki meyin hükmü kadar değiyorlar hikayelerin sahiciliklerine. Ekşimtrak zihinlerinin her bir hücresinde yaşanmamış baharlar var, kendine el yangınlarda yol arkadaşlarının yüzlerini seçebilmek için atıyorlar tüm kıymetli libaslarını ateşe. Ateş harını yokluğun yarattığı boşluktan alıyor. Boşluğun kuyusu derin, aks’ine kulağın pası yâr, suyunda göz gözün kahrına râm.
Kelimeleri var “kelime”den yoksun. Sesleri gecenin sonsuz  karanlığında ancak bir mum ışığı kadar yetkin. Yalnız öyle bir duruşları var ki, en sere serpe dizginlerin gücü yok umarsızlıklarına melhem olmaya. O kadar varlar ve o kadar “yok” sundurlar hayat karşısında.
Kayıplar evet; kayıplıklarına tapınıyorlar da. Karanlıktır hazineleri, karanlıktadır. Bu yüzdendir yeryüzü kovulmuşluk cennetidir onlara. Geri kalandır kimlikleri, kimlikleri suya yazılandır. Dünyanın cadı kazanında doğmuşluk kaderine isyandır, varlıkları dillerindeki küfrün icadına râmdır, hakçalık safsatasından dökülen sıva yalandır, yalandır.
Bu yalanın kelimelerine şerh düşmek ziyandır…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder