18 Mayıs 2013 Cumartesi

Kaç Nefes Daha?...

Zaman yitmişti sanki; günlerden ne, o kapının çarpışı rüzgârda neyin alameti, kimin telaşıdır bu anlamsızca gözlerimi seyirten?...

O kadar çok nedamet, o kadar az kalmışlık...

Bir adım sonrası yok belki, bak bu son soluk olabilir nefesimdeki, kalbim son kez atabilir, bohçasında bölük pörçük kelimeler taşıyan ben, son kez gülümseyebilirim halbuki senin baharına...


Bütün bunları bilmiyorsun; bütün bunları hiç durmadan anlatıyorum ben. Dilim lâl, içim susmuyor, burkuluyorum yok olana, hiç tamamlanmayana...

Oysa bir oyun değil bu, bir oyun değildi aramızdaki. En cilveli halini giyinmiş kuşanmış bir kapının ardında bekliyordu kader dedikleri. Ansızın açılıveren, bahar çiçekleri gibi muştuların eteklerinden dökülmüş, beklenen ve en beklenmedik zamanda çıkıp geliveren kimdi?...

Bir "merhaba"ya muhtaç, "elveda"nın tamamlanmamış heceleri. Ensemde sinsi bir firak nefesi ve ben ne çok muhtacım katıksızlığına "Amin"lerinin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder