11 Şubat 2013 Pazartesi

Bir Adam ve Bir Kadın



Güzel kadınlara kederli şarkılar söyletmeyin
Birbirini çoğaltıyor üç acı
Kadın, güzellik ve şarkı…”Ve birdenbire dile gelişi bir hikayenin...

 Böyle bir zamanda Adam karşıdan gelip gölgesinde yiterdi. Böyle bir zamanda Kadın, kalbinin ağrıyan yanından sinsice geçen bir türküye sarılır ağlardı.

Mevsimler kimsesizdi, mevsimler savruk çocuklarıydı tarihin. Öyle geçip durdukça ve rengini bıraktıkça her yeni saatle kurulmuş hikayelere, daha da anlaşılır kılınırdı aşk. 


Adam, bakışları keskin, bir kılıcın zalim savurganlığından feyzle tutunurdu boşluğa.
Kadın, omuzundan kayıp geceye karışan çocukluk sancılarından daha uzağa düşerdi, hep daha uzağa.
Böyle zamanlarda, hep sonraya ait olurdu öykülerin isimsiz sevinçleri ve sokaklar payından fazlasına tamah eden insanlarla dolup taşardı.

Oysa sadece bir Adam ve Bir Kadın... Kimsenin uğramadığı metruk hayallerin saçlarına tutunmuş halleriyle ne kadar sarsabilirlerdi ki geçip gideni? kalabalık fotoğraflarda hep eksik kalan iki ağır misafir ve yokluklarıyla dahi göz göz yalnızlıklar doğuran iki yanlış  beden.

Ocaklardan ırak derdi kocakarılar gölgeleri vurdukça geceye, ocaklardan ırak. Zaten ıradıkça daha da büyüyen bir yangının kokusunu ilk onlar duyarlardı ve saatlerini ilk onlar kurarlardı hikayelerin. Vaveylalar ve eyvahlar arasında geçip giden iki gölgenin şerefine şehir ayakta karşılardı günü. 

Oysa yüzü ayrılık yanığı Adam bilirdi, birazdan şehir tozunu toprağını salacak havaya ve  çetin bir kış kadının saçlarından önce kalbini varacak.
Oysa gece gözlü kadın sezerdi, gölgesi ayyuka çıkmış Adam'dan sonrası "hiç" ti, "hiç"likti. 

Şehir uykusundan ağır ağır uyanırken yarım kalmış hikayelerin defterine yepyeni sözcükler eklenirdi, kederli, soluk… Kulaktan kulağa yayılan fısıltılara bakılırsa beklemek umuda dahil değildi, beklenen hayata dair…

Kadın gözlerini oğuşturdu, Adam terleyen avuçlarını alnına dokundurdu. Kadının dilindeki türkü geceden kalma bir zihin sürçmesi, Adam’ın kalbini sabah ezanıyla yoklayan sevda kekemeydi.

Adam rüyasını Kadın’ın mendiline sardı; Kadın Söz’ünü yokluğun mahzenine kapattı. Şehir küçük, hikaye sarmal, kader kaçınılmazdı, kaçılmazdı. Ocaklar biraz daha harlandı, çocuklar şehri kuşatan gürültünün ortasında kala kaldılar. Bir tek bütün bu karmaşanın kalemini kıran rüzgar biliyordu, neden dağların sığındığı yürekler böyle titrek ve mülayimdiler ve yabaniydi çiçekler.

Bir Adam ve bir Kadın vardı yalnız. Gerisi şehrin ışıklarında uçuşan kelebeklerdi ve gecenin sonunda kanatları mühürlendi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder