30 Temmuz 2020 Perşembe

Entübe Aşklar

 Aşkı ölümsüz kılan ne?
Aşkın dillendirildiği şarkılar hangi kaynaktan akıyor bu sığ deniz diplerine? 
Ona anlam yüklemeye çalıştığımız günden beri, esrarına halel getirdiğimiz için mi cezalandırıp saklambaç oynuyor bizimle?
Aşk var mı gerçekten?
Yoksa uçarı zevklerimize paravan mı ediyoruz aşkı?

28 Temmuz 2020 Salı

Bitmeyen Rüya

" 'Artık hiç rüya görmüyorum' diye yakındı orta yaşlı adam. 'Bu dünyada mahpus kaldın desene!' diye cevapladı yanındaki gülümseyerek..."

27 Temmuz 2020 Pazartesi

Ölüme Ulanan Aşkların Topraklarından Bir Garip Efsane:Şahmeran


Tahmasp; yakışıklı boylu poslu, yüzüne baktıkça bir daha bakılası yağız bir delikanlı. Dağ bayır dolaşıp sevdiğini arıyor. Yüzünü hiç görmediği ama dolaştığı her yerde varlığına dair işaretlerle avunduğu bir dünya güzeli. Kim olduğunu bilmiyor ya da nerede yaşadığını, hangi ülkenin delikanlılarının dilinde aşka dönüştüğünü de.

Bütün aşıkların kaderine eş bir sabırla ama bağrının orta yerindeki yangını her gün biraz daha körükleyerek, bekliyor.


O gün geliyor nihayet, Mezopotamya topraklarında anlatılagelmiş tüm hikayelerde olduğu gibi, aşkın ölüme durmuş halini başlıyorlar resmetmeye hikayeciler.

26 Temmuz 2020 Pazar

Zaman Senin, Mekân Boşluk


- Ey kalbimin odacıklarında uçuşan kelebekler! Ömrünüz daha ilk çarpıntıda son bulacakken bu telâş niye?... 

25 Temmuz 2020 Cumartesi

Bir Yanım

Ruhun hâlleri türlü türlü. Hep takılır aklıma; aynı âna yeniden dönsem, tıpatıp aynı güzergâh üzere olsam, yine de içimden geçenle ayağıma dolanan aynı mı olurdu? Soru sormak hep, cevaplardan daha çok cezbetti beni. Bazıları ürpertici, kaçılası. Bazılarının gözü ufukta cevapların ne'liğinden çok sesin tınısına dikkat kesiliyor. Ses... Önemli...

6 Temmuz 2020 Pazartesi

Turnam

-Türkü çağırıyor: “Turnam gidersen Mardin’e turnam yâr’e selam söyle.”
Doğduğum toprakların kokusu burnumda tütüyor, özlem dip darbelerle yokluyor ruhumu. Ruhum âh, taşın kulağıma fısıldadığı hikâyelere öylesine aç ki. 
Sıcak yaz gecelerinde yıldızların göğüme öpücükler kondurduğu zamanlardan alıkoyan nedir beni? Bir inziva demiştim, hepsi bu. Oysa şimdi bir kitabın redakte bıkkınlığından ve kavurucu bir yazdan başka elde ne var? Kırmalı bu zinciri, yol bir deli Leylâ’ya hatırlatmalı ki şiirdir kahverengi topraklarda gece. Türküden önce vurmalı sazın teline, tamamlanmamış her hecenin borcu yüktür kaleme. 
İyi de, bilgisayarımın ekranında kocaman bir ünlem, bunca işin arasında nasıl?