30 Temmuz 2020 Perşembe

Entübe Aşklar

 Aşkı ölümsüz kılan ne?
Aşkın dillendirildiği şarkılar hangi kaynaktan akıyor bu sığ deniz diplerine? 
Ona anlam yüklemeye çalıştığımız günden beri, esrarına halel getirdiğimiz için mi cezalandırıp saklambaç oynuyor bizimle?
Aşk var mı gerçekten?
Yoksa uçarı zevklerimize paravan mı ediyoruz aşkı?

Dar Kapı'lardan geçtiğimiz kâbuslu gecelerden kurtulmak için, eteklerine tutunduğumuz aşk mıdır?
Aşk tutunulacak bir şey midir peki?
Gözü pek bir savaşçı mıdır hayata kalkan edindiğimiz?
Kendi başına var olamayan bir masal kahramanı mıdır aşk?
Beceriksiz oyunlarımızın yaramaz çocuğu mudur yoksa?

Çöllerden kovulan Mecnûn'un Leylâ'sına ihaneti midir aşk?
Aşk ihanetle örtüşür mü peki?
Aşkı öldüren ihanet midir, aşkın kendisi mi?
Kıyasıya bir mücadelenin sonunda, ölmek ve öldürmek midir aşk?
Her ayrılık bir ölüm ise, her ölüm yeni bir aşkın otağında mı büyütür kendisini?

Bir şiire çoraklığı eklemek midir aşk, yoksa çorak bir çölü vahâya dönüştüren gücün adı mı?
Erdemli olmanın 'dayanılmaz hafifliği'ne çarpıp duran bir deli dalga mıdır aşk, yoksa büyük ikramiyesi saâdet olan piyango bileti mi?
Bilge Çınar'ın manidar suskunluğunda saklı bir zaman hatası mıdır aşk?

Aşk, 'en güzel şarkıyı bir kurşunun söylediği' zamanlarda yaşayan Mona Roza'nın hüzünlü gözlerinde mi saklıdır? Mona Roza suçunu örtbas eden bir masumiyet ifadesi takınarak dalga mı geçiyor bizimle?Aşk bir efsaneymiş de, bu esrâra kanarak aşık olmaya kalkmamız büsbütün ahmaklığımız mıymış? Mona Roza da tıpkı aşk gibi bozulası bir düş müydü gerçekte?

Randevusuz buluşmalarda kırılan kalplere birer gül hediye edip de, terk etmek midir aşk, apansız? 
Aşk, yaşanmışlıkların anısına ayakta durabilmek midir?
Plan kurmamak mıdır aşk? Bir hatıra mıdır, geçmişin derinliğinde her dem taze kalan?

Aşk, bir akbabanın gölgesinde mi gizlidir, yoksa bir çocuk gülümseyişinde mi?
Bir kuruntu mudur aşk, hayatın ta gerçeği mi?
Acı mıdır aşk, dert midir, bulaşıcı mıdır?

Aşk tek kişilik bir oyun mudur, perde kapandığında geriye kalan gölge midir yoksa?
Gözünün içine bakamamak mıdır aşk, otoban göbeğinde yürümek midir pervasızca?
Aşk bir sığınak mıdır, kaçış mıdır, aldanış mıdır?
Aşk, bir sigara dumanında uçurmak mıdır yüreği, yoksa çoğala çoğala yok olmak mı?
Çağdaş bir Mecnûn'dan adresi meçhûl Leyla'ya gönderilmiş mektuplarda mı gizlidir aşk?
Bir aptal ıslatan yağmuru mudur aşk gerçekte?

Nedir aşk? Çaresi nerede büyütür kendini? Yoksa aşkı aşkla yaşayıp da, kelimeleri giyotine yatırmak tek çare midir?

28 Temmuz 2020 Salı

Bitmeyen Rüya

" 'Artık hiç rüya görmüyorum' diye yakındı orta yaşlı adam. 'Bu dünyada mahpus kaldın desene!' diye cevapladı yanındaki gülümseyerek..."

27 Temmuz 2020 Pazartesi

Ölüme Ulanan Aşkların Topraklarından Bir Garip Efsane:Şahmeran


Tahmasp; yakışıklı boylu poslu, yüzüne baktıkça bir daha bakılası yağız bir delikanlı. Dağ bayır dolaşıp sevdiğini arıyor. Yüzünü hiç görmediği ama dolaştığı her yerde varlığına dair işaretlerle avunduğu bir dünya güzeli. Kim olduğunu bilmiyor ya da nerede yaşadığını, hangi ülkenin delikanlılarının dilinde aşka dönüştüğünü de.

Bütün aşıkların kaderine eş bir sabırla ama bağrının orta yerindeki yangını her gün biraz daha körükleyerek, bekliyor.


O gün geliyor nihayet, Mezopotamya topraklarında anlatılagelmiş tüm hikayelerde olduğu gibi, aşkın ölüme durmuş halini başlıyorlar resmetmeye hikayeciler.

26 Temmuz 2020 Pazar

Zaman Senin, Mekân Boşluk


- Ey kalbimin odacıklarında uçuşan kelebekler! Ömrünüz daha ilk çarpıntıda son bulacakken bu telâş niye?... 

25 Temmuz 2020 Cumartesi

Bir Yanım

Ruhun hâlleri türlü türlü. Hep takılır aklıma; aynı âna yeniden dönsem, tıpatıp aynı güzergâh üzere olsam, yine de içimden geçenle ayağıma dolanan aynı mı olurdu? Soru sormak hep, cevaplardan daha çok cezbetti beni. Bazıları ürpertici, kaçılası. Bazılarının gözü ufukta cevapların ne'liğinden çok sesin tınısına dikkat kesiliyor. Ses... Önemli...

6 Temmuz 2020 Pazartesi

Turnam

-Türkü çağırıyor: “Turnam gidersen Mardin’e turnam yâr’e selam söyle.”
Doğduğum toprakların kokusu burnumda tütüyor, özlem dip darbelerle yokluyor ruhumu. Ruhum âh, taşın kulağıma fısıldadığı hikâyelere öylesine aç ki. 
Sıcak yaz gecelerinde yıldızların göğüme öpücükler kondurduğu zamanlardan alıkoyan nedir beni? Bir inziva demiştim, hepsi bu. Oysa şimdi bir kitabın redakte bıkkınlığından ve kavurucu bir yazdan başka elde ne var? Kırmalı bu zinciri, yol bir deli Leylâ’ya hatırlatmalı ki şiirdir kahverengi topraklarda gece. Türküden önce vurmalı sazın teline, tamamlanmamış her hecenin borcu yüktür kaleme. 
İyi de, bilgisayarımın ekranında kocaman bir ünlem, bunca işin arasında nasıl?