Zaman Senin, Mekân Boşluk

- Ey kalbimin odacıklarında uçuşan kelebekler! Ömrünüz daha ilk çarpıntıda son bulacakken bu telâş niye?... 

-Sanırım kadın egosu, şair olmaktan daha anlamlı buluyor şiirin konusu olmayı. Bir salınış ki dizelerin arasında; mağrur, sevdalı, cilveli. İşte Kaf Dağı’nın ardı bir adımlık mesafe, santim santim aşkı işlemektedir pervâneler etrafında. Ne ihtişam, ne cümbüş Allahım, nasıl da dönmektedir dünya ismini sayıklayarak. Bâbil’in asma bahçeleri eşsiz bir konuğu ağırlamaktan memnun, eteklerinde efil efil ‘aşk’ uçuşuyor kadının. Sonra şiir hitâma erer ve Şair bir başka çiçeğin balından devşirir dizelerini. Bir parmak şakırdaması ve sonu hatırlanmayacak bir masal daha...

-Kapı zilimi gerilim müziklerinden seçmeyi düşünüyorum, yakışır. Adımlarım geri geri gidiyor, pazarın esrikliği uğramaz mı semtinize ey ahâli, bu direnç niye?

Sanırım sesli sızlanmışım, kapıdaki vatandaş şoku atlatamadan bir kahkahayla yumuşatıyorum havayı. 

-Buyrun efendim! Kahvenizi nasıl alırsınız? Osmanlı, Mehmet Efendi, Menengiç? Vişne şurubumun tadına bakmanızı şiddetle tavsiye ederim, yeni mahsûl, elcağızlarımla yaptım, mis. 

Muhatabımın yüzündeki yayvan gülümsemeden anlıyorum ki, biz bu filmi daha sayısız kere izleyeceğiz. Hadi Nur sızlanma, bir sonraki cinnet ânına kadar mutfak seni bekler. 

-“Ben bir kadının yanı başında uyuyorum: Ben bir uçurumun yanı başında uyuyorum. “ diyor Galeano Kadınlar’da. E uyuma kardeşim, alnına silah mı dayadılar? Döşeğini az öteye ser, celladına âşık olmanın âlemi var mı? Hiç...

-elbette geleneğimi bozmayacağım ve Pazar’ın türküsünü evimin duvarlarına ezberleteceğim. Misafir de bulduğunu yesin, Deli Leyla’nın dizginlerini tutana aşk olsun. 

“Meclisinde mâil oldum ben bir kaşı karaya

Yok mu tabib semtinizde merhem ede yaraya?”