28 Temmuz 2020 Salı

Bitmeyen Rüya

" 'Artık hiç rüya görmüyorum' diye yakındı orta yaşlı adam. 'Bu dünyada mahpus kaldın desene!' diye cevapladı yanındaki gülümseyerek..."

Dünya mahpusluk için sıkıcı bir yer, bu yüzden asılmak gerek azimle rüyalara. Dünya rüyadan uyananların çoraklığa öykündüğü bir çöl, bu yüzden en az bir kere hayat "rüya" olmalı herhangi bir sabaha...

Hadi Nur, çağır uykusundan gün görmemiş bir rüya ve dal dipsizliğine. Mekânlar sana ait olmasın, insan yüzlerindeki âşinalık bile dünyaya dair değil. İnsan yüzleri... Gittikçe azalan sürprizlerle çarpıyorlar gözüme. Suyun öte yakasını, gitmeden görmek gibi apaçık. Karanlık taraflarını gizlemeye çalışanların çabası da beyhûde kalıyor artık. Bilmek ve görmek sancılı bir illet, uzın zamandır farkında olduğum...
Yeni bir şey söylemiyor hiç biri, bu yüzden çok da hevesli olmuyorum yeni tanışıklıklara. 

Halbuki rüyalarda başka başka hikâyelerle çıkıyorlar karşıma her defasında. Olduğundan daha sahici, daha yalın, daha dolambaçsız. Tanıdık olmasa da âşina. Bir de yolculuk, en özlediğim zamanlarda şifa gibi geliyor. Tayyi mekân rüyayı vazgeçilmez kılan şey. Kâh bir martının kanadında Şehriyâr, kâh bir devenin sırtında doğduğum topraklar. Yosun kokusu, gecede yıldızlar, tahtlarında kikirdeyen çocuk sesleri, taş sofada dedemin uykumu bölüşü bir türküyle, Çınar’ımın saçımı okşayan eli, âh o en güzel uyanışlar...

Psikanalistler araştıradursun bilinçaltını, üstünü. Hayatı tersyüz eden tarafına vurgunum rüyaların. Ben bir martı kanadında gözlerimi yummuş hasret gideriyorum, dünya sizin olsun. Nasılsa zorakidir yolculuğum..

30 yorum:

  1. 'Yeni bir şey söylemiyor hiç biri, bu yüzden çok da hevesli olmuyorum yeni tanışıklıklara.' Kim yeni bir şey söylüyor ki? Siz? Biz? onlar? Kim? Söylenmemiş söz kaldı mı ki gökkubbenin altında?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazılarımız için kalmadı evet. Bazılarımız hâlâ şaşırma yetisine sahip. Hangimiz şanslı karar veremiyorum. ‘Yüz’ sadece metafor, insanı ‘iskeletini görmeye kadar varan’ bir illetin bizden alıp götürdüklerine dair. Aslında cevap net: yaşayan en yalnız canlı olmamak için keşfin nihayete ermemesi lâzım. Yoksa vahim...

      Sil
  2. Tabii rüyalarda gerçeklik denen sınır da mevzûbahis değil, en çekici yeri de o herhalde sizin için. Mesela yarı yılan yarı insan birisine aşık olan tipler dahî mevcuttur rüyalarda, değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, gerçeklerin birbirinden sevimsiz yüzleri var. İnsan görünümlü yaratıklar hep uyanıkken aşka dair güzellikleri yok etmeye ayarlı. Rüyalardan uyanabiliyorsunuz bir uçurumdan düşüyor olsanız dâhi. Gözünüz açıkken yaşanan körlüğün uçurum sevdası, uyanabileceğiniz bir düş değil, sürgit yaşanıyor.

      Sil
    2. Bu durumda rüyâları gerçeklere tercih mi etmeliyiz? Kapamalı mıyız gözlerimizi olana bitene karşı?

      Sil
    3. Tercih hakkımız olsaydı, uyanmak istemeyeceğimiz bir rüyamız mutlaka vardır. Mesele tercih etmek değil, sıradanlaşan hayattan ve tanıdık bıkkınlardan kaçabileceğimiz bir âlem olması. Üstteki diyalogda ürkütücü gelen de bu. Artık hiç rüya görmemek ve dünyada mahpus kalmak. Gözlerimizi kapatmak mı? Bu muhabbetin çıkış noktası zaten fazla fazla görüyor olmanın getirdiği bezginlik değil mi?

      Sil
    4. Tamam doktor, haklısınız.

      Sil
    5. İhtisas alanım ne? Bileyim de ünvan ekleyeyim ismimin başına:)

      Sil
    6. Erken pes ettiniz bu defa, hayırdır?:)

      Sil
    7. Yazılarınıza bakılırsa
      Aşk Doktoru
      Rüya Doktoru
      Türkü Doktoru
      Senaryo Yorum Doktoru

      gibi sıfat ya da ünvanlar eklenebilir.

      Sil
    8. Hepsinden yarım yarım, ortaya dolaşık bir durum. Böyle iyi, sade, iddiasız...

      Sil
  3. Bazen gıcıklığın dozunu kaçırıp muhatabımı üzüyorum. O yüzden devam etmek istemedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kavgada üzülmek er kişiye yakışmaz:)
      Gıcık etmek ayrı, olurum, rövanşını da alırım, sıkıntı yok:)

      Sil
    2. Rövanş deyince avuç içlerim kaşınıyor ne hikmetse:)

      Sil
    3. Yok yok dinlemeyin onu, birazdan geçer:)

      Sil
  4. Çok fazla Şehriyâr ve çınar ve de karaağaç vurgusu var yazılarınızda??

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her biri bir dönüm noktasını temsil ediyor.

      Sil
  5. Neyin dönümü ya da nereden dönümü?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çınar: İlk kalp kırıklığı
      Şehriyâr: Dost
      Karaağaç: Yeni bir başlangıç

      Sil
    2. Düzeltme: Yaşlı çınar: İlk kalp kırıklığı
      Çınar: Baba

      Sil
    3. Neyi temsil ettiği anlaşıldı ama nasıl bir dönüm noktası olduğu muğlak.. Neyse fazla kurcalamamak lâzım. Gidip İsmet Özel'e kullandığı imgelerin neyi temsil ettiğini soruyor muyuz?

      Sil
    4. Yazılarımın satıraralarında var, merceğiniz sağlam, bulabilirsiniz bence:)
      İsmet’e sormak cinnet, hangi birini?

      Sil
    5. Yapılmışı varken, neden o kadar kâğıtla, eğme-bükme-yapıştırma ile uğraşalım ki?

      Sil
    6. Tamam işte tarifi var diyorum, malzeme listesi. Bir tek toplamak lazım:)
      İzahını da yaparım isterseniz.

      Sil
  6. Bir video yayınlasanız neresinden eğip bükeceğiz, neresini katlıyacağız, neresini yapıştıracağız? Malzeme listesi kolay.
    -Kızım şu listeyi bana bir toplayıverir misin?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O kadar çetrefilli değil.
      Bir yaşlı çınarın gölgesi, aşktan ilk düşüşün şahitliğidir. O saatten sonra, olmayana övgü’dür yazılanlar ve bir daha o gölgeye sığınılmamıştır.
      Şehriyâr, Dost otağıdır ve tazelenmiş bir nefestir her defasında. Hayatı katlanılır kılan köşe başlarından biridir.
      Karaağaç, hayatın getirdiği güzelliklerden biridir, en kıymetlilerinden. Bir Serhad şehrinde, yeni bir başlangıç güzellemesidir. Aynı zamanda buruk bir veda cümlesidir.

      Sil
  7. Çınara yazık olmuş, şehadette talihsizlik.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef. Bilge Çınar(bazen değişir sıfatı) bile bazen aşk karşısında lâl olur, kalır. Payına düşen de terk edilmektir.

      Sil
    2. Çınarın bulunduğu şehir de terkedilmiş midir?

      Sil