11 Temmuz 2015 Cumartesi

Gecenin Bereketi

Tuhaf bir gecenin ertesi, Ramazan'ın bir köşeye özenle kaydedilmiş hatırası olacak bir gece... Sosyalleşme noktasında zayıf olan damarımın kırıldığı ender zamanlardan biri. İftar sonrasında uzun zamandır birlikte yol aldığı grup arkadaşlarının ziyareti... Şehrin kalburüstü ailelerinin kadınları ve onların gözleri ışıl ışıl bakan kızları var. Sokakta görsem alaka kuramayacağım bir başkalık var hallerinde. Birbirlerini sadece "Allah için" seven kadınlar ve dillerinde O'nun kelamı ne de güzel tüttürüyorlar katıksız dostluğun çubuğunu uzun uzun.

Allah'la uzaktan yakından ünsiyet kuramamış, hayata sefahat penceresinden bakan bir topluluğun içinde sessiz ve derinden bir devrimin ayak seslerini duyuyor ve ürperiyorum. Her şeyi sorguluyorlar; kapitalizmin dip eleştirisi bütün saç ayaklarıyla masaya yatırılıyor. Birkaç yıl öncesine kadar kınadıkları şeyleri zirvede yaşamış kadınlar bunlar ama başladıkları yerden o kadar uzaktalar ki şimdi. Din yaşayan bir organizma diyorum içimden, bünyeye yerleştiğinde onu kendi renklerine büründürüyor. Hiç bir tuvalin rengini veremeyeceği bir katıksızlık...

Vahşi'yi konuşuyoruz uzun uzun, Peygamber'in derin kederine sebep olan... Uhud Savaşı'ında Hz. Hamza'yı şehid eden ama sonra İslam'la şereflendirilen köle. Henüz üniversite talebesi kızlardan biri merakla soruyor, ama nasıl bu bir ödül değil mi? Sonuçta Allah'ın Halife'sini kedere boğmuş bir hadisenin baş aktörü ve Allah O'nu dinine kabul ediyor. Bir cezası olmayacak mı bunun? Var... Cezası Peygamber'in yüzüne hasret, meclisinden mahrum bırakılması... Cezası ödül, ödülü cezası oluyor belki. Gruptan biri Allah adildir, diyor, tahayyül sınırlarımızın alamayacağı kadar adil. Bağışlanıyor Vahşi, cennette Hamza'yla kol kola görünüyor ama dünya zindanı anlatılır gibi değil. Konu bir ilahiyle hitama eriyor, kalpler darmadağın ama mutmain...


Gece sahura varıyor, gencecik kızlara takılıyor gözlerim. O kadar dupduru bir iman taşıyorlar ki, gözlerinde parıldayan şevke vuruluyorum. Biri henüz lise üçte ve şehrin en önemli kolejinde bir devrime imza atıyor. Merdiven altlarında namaz kılmakta direnince O'nun için mescid açmak zorunda kalıyor idare. Rüyada bile görülse hayra yorulamayacak bir dev adımın kahramanı henüz on yedi yaşında. Nasıl başardın, diye soruyorum. Cevap tam da bir devrimciye yakışır tonlamada geliyor: Kararlı durduğunuzda insanlara saygıyla eğilmekten başka seçenek kalmıyor. Öğrenmeye olan iştiyakları ve merakları bir başka savuruyor beni. Gece garip, ben daha garip...

Rabbim diyorum, Rabbim! Yeise düştüğüm, karamsarlığa kapıldığım her ân için beni bağışla. Sen dinini devam ettirensin; bataklıkta parlayan inci taneleri de, Ayetlerinden bahsedildikçe gözleri dolan o gözler de Sen'in eserin.

1 yorum:

  1. 'Merdiven altlarında namaz kılmakta direnince O'nun için mescid açmak zorunda kalıyor idare.' Sene 2015. Namaz kılmakta direnince açılan mescid. 'Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?' dizesi ile ne kadar ironik duruyor değil mi? Devrimin öncüsü diye gıptayla tavsif edilen kızcağıza mı sevinmeli? Yoksa..Yoksası yok işte. Bardağa neresinden bakıldığı ile bitecek sorular.

    YanıtlaSil