25 Temmuz 2015 Cumartesi

Susmak mı?...

-Hiç bir kelime karşılamıyor işte; doğan gün ve gecede uykuları bölen huzursuz kıpırtı izahsız. Ben izahsızım, içimde bir yerde pusmuş gölgen de... Karanlıkta göz kırpanların hızla çoğaldığı bir dünyada, aşk da yitiriyor belleğini. Altı çizili cümlelerim var hayatın kıyısına köşesine serpiştirilmiş, duvağı açılmamış olanları da... İçimden geçmiyor hiç biri, içim içime sığmıyor hani. Bir şey söyle, serinletici bir şey. De ki dünyanın uğultulu bir kovan olduğuna inanayım. Bir tek cümlene bütün ezberlerimi unutayım. Belki çıkarız bu kör kuyudan, gölgelerimiz yeniden sığar birbirine...


16 Temmuz 2015 Perşembe

Bayramdan Bayrama

Bayram temizliği yapıldı, burma tatlılar açıldı, yetmedi kurabiyeler sürüldü fırına tepsi tepsi. Bayram yemeği için tüm hazırlıklar da tamam. Tatlı telaş dedikleri bir kandırmaca, bayağı yüklü bir telaş dedikleri. "Sızlanma! Bu da geçecek" diyen hümanist söylemlere gerekli bakışlar da atıldı. İşlem tamam.

Bayram sabahı gözlerimi ovuştururken ben, kapının zili çalmaktan yorulacak, telefon telleri ağlayacak fazla mesaiden. Hanım Ağa rotatifi en erkenden başlatacak döndürmeye. Telefonun fonunda "sallana sallana neçe ser ave" mütemadiyen, kulaklarım çin işkencesi kıvamında söylenip duracağım içimden.

11 Temmuz 2015 Cumartesi

Gecenin Bereketi

Tuhaf bir gecenin ertesi, Ramazan'ın bir köşeye özenle kaydedilmiş hatırası olacak bir gece... Sosyalleşme noktasında zayıf olan damarımın kırıldığı ender zamanlardan biri. İftar sonrasında uzun zamandır birlikte yol aldığı grup arkadaşlarının ziyareti... Şehrin kalburüstü ailelerinin kadınları ve onların gözleri ışıl ışıl bakan kızları var. Sokakta görsem alaka kuramayacağım bir başkalık var hallerinde. Birbirlerini sadece "Allah için" seven kadınlar ve dillerinde O'nun kelamı ne de güzel tüttürüyorlar katıksız dostluğun çubuğunu uzun uzun.

10 Temmuz 2015 Cuma

Ve Hep Bazen

-Bazen dizimi kırar bir şiir, ne yokluğun tahtı ne vuslatın bahtı. Kocaman bir hiç yerleşir kalır içime, en kıymetlisinden... Her şey bu ân içindi der hikayeci; bütün burkulmaların, kendine gelmelerin, içini yakan hasret ve bir daha yaşanmayacak olanın derin kederi, hepsi... Bir şiir; gözümün sürmesi, aynadaki aşina yüz, hem uzak hem gölgem kadar...

4 Temmuz 2015 Cumartesi

Adı "Geçmiş" Olan

-Gidiyorlar, gidiyoruz ya sonunda birbirimizden, gerisi hatıralara sımsıkı sarılmak oluyor. Gittikten sonra farkına varmanın derin acısı ve tartışılmaz özlemi… Her ne varsa artık adı “Geçmiş” olan…
neticede zaman denilen parantezin kapısı her daim açık ve hiç bir hikayenin hamuru o olmadan karılmıyor. Zaman içimden geçiyor, ben koşar adım uzaklaşırken, tenimden akıp gidiyor gölgem.
Ve gölgeler sessiz sedasız tamamlarken hikayeyi, bir kadın tamamlanmak düşünde mahzun, bir adam sonunu görmeye hevesli, filmin en kopuk yerinde susuyorlar.  Yok bir daha uğramayacağım gardı düşmüş o cümleye, yok dağıtmayacağım iskambilden düşleri. Sadakat sana rağmen ve aşk sen olmadan da yetinmeyi bilmeli...