"Senin bir tek hatırana..."
Böyle başlıyordu aslında yolculuk, yok böyle bitiyordu belki de.
Bütün merhabaları, dedi içimden bir ses,
sanki yeniden bir kapının önünde titrek bir yürekle kaderini bekler gibi.
"Havva'nın
anlamı Adem'in anlamı demek. Havva Adem'e bir dipnottur ama öyle bir dipnottur
ki gerçek metnin anlaşılması için şarttır. Havva ilkin bir gölge idi. Bu yüzden
bir diyalog kurulamıyor bir eser ortaya çıkmıyordu. Ağaç vardı ama meyva yoktu.
Çiçekle yaprak arasındaki fark henüz bir renk farkından ibaretti. İnsanın
varoluşu henüz tek yanlıydı ve insan enfüs duvarıyla çevriliydi. Ortada afaktan
eser yoktu. Bu yüzden hakikatin hakikat olduğunu kanıtlayacak bir karşıt yoktu.
İnsan ve gölgesi henüz toydu. Sınavdan ve ateşten geçmemişti. Bir mutluluk
vardı ama bu mutluluk henüz tunçlaşmamıştı, tabii sertlik ve dayanıklılığına
kavuşmamış bir mutluluktu. Baki olanın kanatları altında her türlü tehlikeden
korunmuşluk vardı. Adem'in adem, cennetin cennet olabilmesi için atılan ilk
adımdı Havva'nın gelişi. Her şey son ucuna gitmek zorundaydı. Cenneti bulmak
için yitirmek gerekiyordu." Sezai Karakoç