Gitmeseydin; dağılırdı kucağında uyuyan zaman, dağılırdı tüm doğru bildiklerim. Seni soluyan geceler kadar karanlık olurdu sevişin.
Sen,rüzgar olup saçlarıma değen…
Sen,keskin dillerim,
Sen,etle tırnak kadar gerçek,
Ve,gözlerin kadar oynak bir geçmişsin.
Kimi kandırmanın peşindesin deniz yeşili bir yalana sırtını dayayıp ta,kime dar olmanın derdindesin? Git demedim, kal demek kadar ağır bir hülyanın kapısında ağlarken usulca. Bitecek dedim, şimdi unutulacak mektupların destan yalnızlığı.Yakılacaktır elbet, zaten var olmayan bir aşkın ahengini bozan satırlar, birgün…
Sen,keskin dillerim,
Sen,etle tırnak kadar gerçek,
Ve,gözlerin kadar oynak bir geçmişsin.
Kimi kandırmanın peşindesin deniz yeşili bir yalana sırtını dayayıp ta,kime dar olmanın derdindesin? Git demedim, kal demek kadar ağır bir hülyanın kapısında ağlarken usulca. Bitecek dedim, şimdi unutulacak mektupların destan yalnızlığı.Yakılacaktır elbet, zaten var olmayan bir aşkın ahengini bozan satırlar, birgün…
Ne çok ayak izin var kumsallarda, nasıl bir iştahın var senin. Dillerinden en olmadık türküler dökülüyor ellerinin. Nedense hep ellerinden süzülen bir gölge gibiyim zamanda. Kımıltısız bir sığıntıyım ve her zaman ki gibi soluğumu tutmuş kışın geçmesini bekliyorum.
Hani demiştin ya, bu son baharıdır hikayemizin,s on türküsü ayrılığın. Bir elin parmakları kadar say günleri, sonra hayat duracak aşkın durağında, biz serüvenlerin izini süreceğiz her yolculukta. Hiç eksilmeyecek coşkusu yan yana durmanın ve hiç unutmayacağız bize bağışlanmış lütfunu sevdanın.
İnsan gönüllüce kanar sonunda, bile isteye ateşe pervane yüreğini sever okşar, yaralarını sarmaktansa. Senden sonra uzadı ve kırıldı gölgem sokaklarda. Artık bütün kıvrımlarından haberdardır adımlarım sokağının. Ne zaman bir düş girse kanıma, o sokak lambasının altında katarım geçmişi sana. Sonra geceler ağırlaşır ruhunla.
Aşk düştü yakandan yârim…
Aşk,seni tarif etmekten azad etti kendini. Saatler gece yarısını vurduğunda terk ettiğin bu şehrin üstüne güneş doğmadı bir daha. Güncüller gecenin ayazına tutuldular, açmadılar sabaha. Yani bıraktığın gibi her şey.Yani seni bıraktığı yerden sürükleyip götüren ırmağın kenarında hala o çakıl taşı.
Dilimin dönmediği kadar suskunum sana. Bir orman çağlıyor içimde, dallarında kumrular. Duyuyor musun, şarkımızı başkaları tutuyor artık fallarda. Onlardan geçilmiyor, yani serçe parmaklarının ucunda yeni bir aşka yelken açanlar… Ne çoklar ve ne çok yanlışlar…
Yol ağzında duruyorum ve sesimin avazından birer birer döküyorum delillerini bırakıp gitmelerin. Kalbimi avuçlarına koyuyorum daha olmazsa ki belki dağılmışlığına kanıp terk ederler aşkın teknesini. Oysa…
Aynı yol ağzında haramilerin kınından çekilmiş bir yanlışlık değil miydi gördüklerim daha demin? Her defasında usanmadan yeni bir damar bulmuyormuydu kendine aşk akacak ve ben, hep harikulade kıvrımlarında dört nala…
Yâr !...
Sıradaki düşe çevirdin ya gözlerini
Katline karar kıldıklarından çekip aldığım hiç yoktan
Dünya yansa uyanmazdın hani
“elma”dediğim rüyalardan,
Çık artık sana dillenmeyen masallardan.
Sıradaki düşe çevirdin ya gözlerini
Katline karar kıldıklarından çekip aldığım hiç yoktan
Dünya yansa uyanmazdın hani
“elma”dediğim rüyalardan,
Çık artık sana dillenmeyen masallardan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder