5 Şubat 2011 Cumartesi

"Çocuk" tan Artakalanlara İthaftır (okunması zaruri değildir)

Çoluk çocuk nasıllar abi? İyiler çok şükür”
 “Bizim çocuklar bekliyorlar arabada, hadi bana eyvallah”
“Şu çoluk çocuğun istekleri de hiç bitmiyor hemşerim, kıvır zıvır işler
Yukarıda verilmiş tırnak içi muhabbetler tamamiyle hazır cümle kalıplarıdır, lütfen bütünlüğünü bozacak şekilde alıntılamamaya ve de çarpıtmamaya özen gösteriniz.
Zira ağır abiler ve “muhafaza” kâr kardeşlerin tehlikeli sınırlarında dolaşmaktan sonsuz haz duyabileceğim şu delilik dakikalarında, ekstra bir sapkınlığın altına imza atmak bir tür intihardır ve zamansızdır.

Arada bir gelir bana böyle terelelli düşünceler. Beynime üşüşürler ve başlar  akla ziyan bir muhasebe. Sanki bir makus talihin akorduyla oynamak üstüme vazifeymiş gibi, didikledikçe ruhumu ve isyan isyan kabardıkça içim dışıma doğru başka başka denizler çeker beni. Karanlıktır burnumun ucu.
Hiç edebiyat yapmayacağım ve dolandırmayacağım bile.- ki şimdiye kadar ki girizgah tamamiyle kafamdaki fazlalıkları savuşturma amaçlıdır-
Biri bana, muhafaza-kâr erkeklerin hayat arkadaşları, eşleri, çocuklarının anneleri, omuzdaşları, dert arkadaşları, yoldaşları-bu da fazla mı oldu ne?- (v.s) hakkında malumat vermek durumunda kaldıklarında yaşadıkları sıkıntıyı anlatabilir mi?
Çocuğa katık edilen ve volumü düşürülen egzotik bir sesin eşliğinde dile zorunlu iniş yaptırılan zavallı “çoluk” un derin mana ve ehemmiyeti üzerine cilt cilt kitap devirmeye hazırım. Hevesim ta oralardan görülebiliyordur ki, bu tanıyanların malumu olduğu bir ruh halimdir. Sevilesiyimdir böyle zamanlarda.
Çoluk çocuk…
Ben çocuk oldum-hem de en prensesinden- ama çoluk?... Zinhar olmadım, olanı da zırıl zırıl ağlatmak gibi bir misyonum vardı hayat boyunca. Feministlikten anarşistliğe terfi hakkım elimden alındığında da vahimdim; kadınlar uzaylı muamelesi yaptıklarında da, erkekler unutup beni kendilerinden saydıklarında da…
Ârâftan eşliğe mecburi iniş yaptığımda bütün çolukların hıncını- ne hıncı tamamen ben yazıp ben oynuyordum- almaya and içtim. Sana rağmen ey ezilen bacım, kız kardeşim, dişi ceylanım… Hadi be…
Bu coşkunun hatrına ve rövanş alma fırsatı ayağıma kadar gelmişken, bütün kıvrımlarını zorlayıp aklımın “çoluk” un yerine ikame edilebilecek tek bir kelimeye dayadım kapıları, olmadı. Bir türlü fırsatı gole çevirememenin kabusu yakamı bırakmıyordu. Zihnim arenadan ağır yaralı çıkmak üzereyken, ehven-i şer niyetine çıktı ağzımdan:
“Evdeki”
“çoluk” kadar vurucu olmasa da idare ederdi, amacına uygundu, kullanışlıydı da üstelik.
İşte benim kalıbım:
Evdekini ne yaptın? Dondurdum, ikibinbilmemkaç yılında yeniden çoluk çocuğa karışmak üzere ”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder