Şehriyârdı, yedi tepesinden ses verirdi hüzün kuşları. Martıların ağlayışında tutunurdum vapurun soğuk demirlerine ve deniz kanıma girerdi bütün cilvesini giyinerek...
Sonra sen geldin, sonra gözlerinle seyreyledim yeni baştan İstanbul'u, dostlukla sarmaladı şehrin ışıkları ruhumu, onarıldım usulca.
Rodoplu bir yerlerde yaşıyorsa eğer duysun ki sadece Mehmet ve Günay değildi bir mucizenin adı. Biz bir adım öteye taşıdık kalp yoldaşlığını; ben çağırdım O geldi, O çağırdı ben geldim.
Senin yüreğindekinedir sevdaya dair destan yalnızlıklar ve hasretin koynunda saklıdır sabahlara kadar söylediğimiz şarkılar ve okuduğumuz şiirler...
Sen aşk dedikçe, kalem İstanbul kokar.
Özleme kalbedince suskunluğun, İstanbul mahzunluğun kıyısında durur.
“Bir şehri sevmek, aşka sebep aramaktır.” Tanpınar
YanıtlaSilTanpınar haklı olamaz mı?
SilAşk bir şehrin tüm surlarını kuşatmışsa, o şehri sevmekten başka kaderiniz yok gibidir. Dost da böyledir, çorak bir şehri vahaya dönüştüren güç, şehri hangi ortaklığa dahil ettiğinizle sırlanır.
SilTanpınar yanılıyor bence, bir şehri sevmek aşka kapı aralamaktır, ona sebep aramak değil.
"Aşk asıl, diğer her şey bahane" makamında söylenmiş olamaz mı o cümle?
YanıtlaSilAşkın sebebe ihtiyacı yoktur ki bahanesi olsun? Tanpınar muhakkak benden daha iyi biliyordur ve vardır bir sebeb-i hikmeti deyip edebimi takınırım elbette. Şehir aşktan sonra gelir, peşisıra takip eder ve sizi kendine bağlar gibi geliyor bana. Belki de doğru zaviyeden bakmıyorumdur bu cümleye, bilemiyorum.
SilAşk deyince kalem İstanbul mu kokar, yoksa 'taşranın rengi gözler' midir iki büklüm eden aşkı?
YanıtlaSil‘Taşranın rengi gözler’in feridir aşk; her ikisinin de yüreği iki büklüm, kaderi kederle karşılamayı bir şehre borç bilmiştir.
SilÇıta yüksek öyle mi?:)
SilYüksek yüksek, böyle iyi:)
Sil