Bütün gitmelerine alıştım, zamanı eğip bükmelerine ve kederlerden seçtiğin kadarını hayata banışına. Senin sözcüklerinden yol bulan bu sessizliğin anlamı yok artık ve benim kalabalığımın derinliğinin. Kim demiş bir iğde dalı yumuşatır baharı ve yaz kuşların mevsimidir renkli ve kedersiz.
Kalbine dön ve yargıla kendini.
Yola koyul ve tiradının perçemlerini savur hayata.
Yine sensin değil mi kalan? Basit ve netamesiz; kavruk ve siyah bir gül kadar bensizdir sevinçlerin. Bu kez şair yanılacak, biliyorum yanılacak bu kez o şair:
"Ağzımın kıyısında yara gibisin;
Azıcık gülsem kan,gülmesem koca bir hüzün..."
Azıcık üzülmek kadar bile kalmadım ben ve yaranın kabuklarına hükmeden senin yokluğundur
şimdi. Kaybetmeyi göze alamayacak kadar içimde taşırım gidişini. Yokluğun duvarlarımın yası
değil artık, nasılsa elime tutuşturduğun sevincimdir.
Gelmedim ben, görmüyor musun yoksunum bu gelişten. Bağışla, affının kanatlarından koptum.
Senden, kulenin dibinde bekleşen kelimelerden ve masalın pembesinden...
Göğsünde sakladığın şiir hala elinin tersi mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder