23 Mayıs 2011 Pazartesi

Mektubumda can burgusu

Canum Paresi Sultanum

Öyle nam sahibi ki sabah rüzgarı gibi merhamet artırıp saçar, öyle selam ki gönül kapan şeker dudaklıların kavuşması gibi, öyle dualar ki aşıkların avazı gibi yanık, öyle övgüler ki deruni arzuların ve kalbin meyillerinin sözleri gibi ateşi şulelendirir
( ) Benim Yusuf yüzlüm, şeker sözlüm, latif, nazenin sultanım, Allah dergahına yüzüm süpürge kılıp bir derecede niyaz ederim ki; sizi benden ömren ayırmak sözü haram olsun, mübarek yüzünüzü yine tez zamanda bana göstere Eğer denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa dahi bu ayrılığın açıklamasını yazabilirler mi? ( ) Benim sultanım, 'Eğer yazımı okumuş olsaydın daha çok hasretler yazardın' demişsiniz Şimdi benim sultanım, bu kadar yeter, canıma tesir ziyade oldu
(Hürrem'den Kanuni'ye...)

 Hazret-i Sultanum

Yüzümü yere koyup mutluluk sığınağı ayağınızın toprağını öptükten sonra, benim devletimin güneşi ve saadetimin sermayesi sultanım, eğer bu ayrılık ateşine yanmış, ciğeri kebap, sinesi harap, gözleri yaş dolu, gecesi gündüzü belirsiz olan, hasret deryasına gar biçare, aşkınız ile müptela, Ferhat ile Mecnun'dan beter şeyda kölenizi sorarsanız; ne zamandır ki sultanımdan ayrıyım, bülbül gibi ah u feryadım dinmeyip ayrılığınızdan dolayı öyle bir halim var ki Allah kafir olan kullarına dahi vermesin

(Hürrem'den Kanuni'ye...)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder