28 Nisan 2025 Pazartesi

Kör Noktalarımız 2

 Bir münzevînin en büyük bahtsızlığı zihnini susturma konforuna sahip olamayışıdır herhalde. Bazen kesintisiz ve yoğun bir şekilde aynı konuda söyleşiyorum kendimle. Bazen konuk oyuncular da katılıyor bu sohbete tek tük. Zira adı üstünde inziva, kolay kolay yanaştırmıyorsun kıyılarına insan kişisini ki bu aralar başım hoş değil zaten kendileriyle. Yalnız kendime yakıştırdığım bu afili kavramın hakkını ne kadar verebiliyorum, o da meçhul. Velhasıl, köşesine çekilmiş bir Nur evet makûl ve fakat zihninin köşelerinde at koşturan meseleler hiç susmuyor. Kimi zaman daldan dala konuveriyor düşünceler, yoruyor da haliyle. Gündem malûm, gayya kuyusundan seçmece. Birini sustursam peşi sıra bir başka absürtlük yakalıyor yakamı. Vallahi hiç bir cinnet bu kadar yakışmamıştı bir çağa diyorum, yahu yönümü nereye dönsem lâ hâvle çekmekten yoruldum. Her neyse, konumuz bu değil.

Çocukluk travmaları...

Bu aralar favori uğraşım bu. "havale" dürtüsüne takıntım hâlâ devam ediyor. Konulara bu merkezden yaklaşmak bir tür ata sporu oldu benim için. Küçümseyecek ya da yok sayacak değilim elbette. Psikanalistlerin uzmanlığına ve görüşlerine saygım sonsuz. Diyorlar ki; çocuklukta yaşanan travmaların kalıcı hasar oluşturma oranları yüksek. Gerekçeleri de gayet makûl: Çocuk yaşadığı şeyin travma olduğu bilgisinden dahi yoksun, ifadeye dökmekten aciz ve dolayısıyla elimize sağlam doneler veremiyor yaşadığı hakkında. Çoğu zaman üzerinden yıllar geçtikten ve erişkinliğe adım attıktan sonra yaşadığı aksaklıklarda kendini gösteriyor çocukluk travmaları. O da şansı varsa ve ebeveyn yeterince duyarlıysa. Bazen de bir türlü dikiş tutturamadan ve kaynağından bihaber yaşayaduruyor. Buraya kadar hiç bir sorun yok kafamda. 

Peki yaş aldıkça, farkındalıklar sivrildikçe ve olgunlaştıkça, okudukça ve yazdıkça hatta, dünyayı ve hayatı akıl süzgecinden geçirme yetisine sahip olunca insan; bu travmalarını açmazlarına paravan yapma hakkına sahip midir? Muamelede tökezlediğinde yeterince sağlam bir gerekçe olabilir mi 'aşılamamış travmalar'? Yargı makamından değil, sorgu makamından kuruluyor bu cümleler. Tekâmül eden bir varlık insan ve bu beraberinde tercih farkındalığını getiriyor. Önemli bir ayraç bu, hem de çok önemli. Kendini 'bilinçli bir birey' olarak tanımlayan insanın hele de belli bir yaşın üstündeyse, ilişkilerindeki aksaklıkları ve muamelesindeki yanlışlıkları travmaları üzerinden mazur gösterme çabalarını çok da anlamlı bulmuyorum doğrusu. Hatanın 'hata' olduğunu kabullenmek ama düzeltmek için adım at-ama-mayı 'yapamıyorum çünkü böyle yetiştirildim'le gerekçelendirmek içime sinen ve dahi aklıma yatan bir cevap olmuyor. Nedense gizli bir 'ene' kokusu alıyorum bu savunmadan her defasında. Fenası sürekli gard alma pozisyonunda kuruluyor ilişkiler. Dolayısıyla bir ayağı hep topal oluyor hikâyelerin ister istemez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder