İçimin sesine sağır kulaklarımda hep aynı tekerleme: Pahası ödenmiş bir hayatın 'daha'sı ne ola ki?...
Dahası... Kurgusu belli, adımları sağlam, menzili aşk... Böyle bilirdik dediler ata ruhları, biz böyle bilirdik ki ayazın vurduğu gönlün üşümesi bakî. Ben diyorum ben; sizin ezberinizden düştüm ayaklarınızın dibine, bir parça ışık umuduna, cebimde himmetinize muhtaç bir dolu soru ile.
Bir şiirin gölgesinde cezası kendinden menkul cinayetler işleniyor şimdi, yakışmıyor şaire dizeleri kana bulamak ama olan bu işte. Ben kaleme, sen gölgelere kaçtıkça, ben nefes sen duman oluyorsun ya, ah!
Böyle devam etsin istemiyorsun belki,-yine belkilere sığınacağım belli- kalakalmak eşikte. Bir masalın içindeymişsin de, hem varmış hem yokmuşsun gibi bir uzak ülkede. Bezirgânbaşı kapı hakkını mahşere saklıyor, kapılarda bekleşen yüreği ayaza durmuş insancıkları umursamıyor.
Ben de umursamıyorum artık. Kırılganlığı hayatın, hoyratlığı zamanın ve haytalığı var olmanın. Yaz geçiyor, bahar sakınıyor kendini bizden ve gece hakkını veriyor karanlığının, birdenbire üşütüyor. Sokaklara çıkıp gözlerini arıyorum insanların, yoklar. Bir bakışı için ölünecek kaç kişi kalmış yeryüzünde, kaç elin parmakları kadarlar? Saymakla bitmiyor, saysan da değmiyor parmaklarımız birbirine.
Ben böyle sayıklıyorum ya hazır gece ve ki gecenin gönlü geniş, karanlığı mümbit. Ben çağırıyorum ya böyle seni, sesimi odamın duvarlarına çarpa çarpa emanet ediyorum tuşların insafına. Fonda müzik yok bu defa, seçimi sana bırakıyorum. Bir tek şarkı olsa ve ve sussa bütün notalar o şarkının hatırına, hangisi olsun isterdin? Ben bunu merak ediyorum şimdi, merakıma yenilmek istiyorum bu defa. Bir tek dize olsa en bağışlanmayanından ve sersen ayaklarımın dibine gül bahçesi niyetine. Tek tek hecele istiyorum geceye, sadece o duysun bizi. Geceyi örtü kılan, şiirimizi aşikâr kılar belki.
Sahi, yorulmadın mı karanlığa göz kırpmaktan, daralmadı mı için zamana düşülmüş notların gölgesine sığınmaktan? Belki kırarız belini kelimelerin ve dert olur düşeriz geceye.
"karanlığa göz kırpmak" ve "zamana düşülmüş notların gölgesine sığınmak"... kelimelerin belini kırmışsınız zaten... muhatabı muhayyel midir, mücessem midir, bilemedim; ancak bu çağrıya kayıtsız kalabilmek zor olsa gerek.. Tüm notaların hatırına susacağı şarkı parmaklarınızdan yazıya dökülmüş, müzik gözü olana..
YanıtlaSilOlmayana övgü'dür nihayetinde, bilirsiniz. Biçtiğiniz gömlek mesabesinde sığdırır kendini gölgelere. Sınırları olmaz duyguların, çekinceleri asla. Böylesi bir özgürlüğe yazılmış ve yazılacak bütün şiirlerin ve notası biçilmiş bütün şarkıların hükmü yenisi ikame edilene kadardır. Muhayyilenin gücünü 'insan' denen muammayla sınırlamak niye?...
SilGeceyi Gömleğime Döküyorum
YanıtlaSilGece, bir şiirin gölgesini seriyor,
Üzerimize, şifa niyetine;
Ben, üşümekten büzülmüş, bir sanrı içinde
Dolaşan, bir boşluk parçası gibi.
Gece, sabahına meftun,
Gün, yavaşça sıradanlığını yayıyor halka halka.
Yaşayadurmak, diyorum;
Sıklıkla, dilimden kayıp geçen bir anlamsızlıkla.
Neyi ötelediğimi bilerek bu kez,
Nelerden vazgeçtiğime aldırmadan,
Bilinçli bir sıradanlık içinde,
Zamanda kaybolmak, kuşların uçarken
Kanatlarını yok saymak gibi.
İçimin sesi, sağır kulaklarımda yankı;
Pahası ödenmiş bir hayatın 'daha'sı,
Ne ola ki?
Dahası, kurgusu belli, adımları sağlam,
Menzili aşk... Böyle bilirdik dediler,
Ata ruhları derdi ki,
Biz böyle bilirdik ki,
Ayaz vurduğu gönlün üşümesi bakî.
Ben diyorum ben,
Ezberinizden düştüm, ayaklarınızın dibine,
Bir parça ışık, cebimde
Himmetinize muhtaç,
Bir dolu soru ile.
Bir şiirin gölgesinde,
Cezası kendinden menkul cinayetler işleniyor,
Yakışmıyor şaire dizeleri kana bulamak,
Ama olan bu işte.
Ben kaleme, sen gölgelere kaçtıkça,
Ben nefes, sen duman oluyorsun ya,
Ah!
Böyle devam etsin istemiyorsun belki,
Yine belkilere sığınacağım belli,
Kalakalmak eşikte,
Bir masalın içinde,
Hem varmış, hem yokmuşsun gibi
Bir uzak ülkede.
Bezirgânbaşı, kapı hakkını mahşere saklıyor,
Kapılarda bekleşen yürekleri umursamıyor.
Ben de umursamıyorum artık.
Kırılganlığı hayatın, hoyratlığı zamanın,
Haytalığı var olmanın.
Yaz geçiyor, bahar sakınıyor kendini bizden,
Ve gece hakkını veriyor karanlığının,
Birdenbire üşütüyor.
Sokaklara çıkıp gözlerini arıyorum insanların,
Yoklar.
Bir bakışı için ölünecek kaç kişi kaldı yeryüzünde?
Kaç elin parmakları kadar?
Saymakla bitmiyor,
Saysan da değmiyor, parmaklarımız birbirine.
Ben böyle sayıklıyorum,
Gece var diye, gece var.
Ve gecenin gönlü geniş,
Karanlığı mümbit.
Ben çağırıyorum seni,
Sesimi odamın duvarlarına çarpa çarpa
Emanet ediyorum tuşların insafına.
Fonda müzik yok,
Seçimi sana bırakıyorum.
Bir tek şarkı olsa,
Ve sussa bütün notalar,
O şarkının hatırına,
Hangisi olsun isterdin?
Ben bunu merak ediyorum şimdi,
Merakıma yenilmek istiyorum bu defa.
Bir tek dize olsa,
En bağışlanmayanından,
Ve sersen ayaklarımın dibine,
Gül bahçesi niyetine.
Tek tek hecele istiyorum geceye,
Sadece o duysun bizi.
Geceyi örtü kılan,
Şiirimizi aşikâr kılar belki.
Sahi, yorulmadın mı karanlığa göz kırpmaktan,
Daralmadı mı için zamana düşülmüş notların
Gölgesine sığınmaktan?
Belki kırarız belini kelimelerin,
Ve dert olur düşeriz geceye.
Ey şair, hadi gel, söyleme hiç,
YanıtlaSilçünkü sen de biliyorsun ki,
olmayan her şey,
gerçekten var olandır!
Metinde zaten var olan şiiri mısralaştıralım dedik ama pek olmadı galiba.. Şairi kızmaz umarım, orjinalini bozduk deyü.
YanıtlaSilBen sevdim, gayet de olmuş. Şair olsaydım derdim ki, redakte masrafından kurtulmuş oldum, ne âlâ.
Sil