Bir yıldızı sevda gezegeninde savurgan gülüşler saçarken gördüm,
bâkirê gecelerde sana şiirler adarken ben.
Bir denizin çapkın dokunuşlarını yakaladığım ıssız sahillerde,
yüreğim aynı savurgan sevdayla sana uzanırdı,
Âsi, delişmen.
Bir aşkı Dülsinea'nın hayâline hapsettim,
nice kahramanlık öykülerinin silik görüntülerinden
çekip çıkarırken O'nu bir şövâlye.
Belki Dülsinea'nın saçlarına tutuşturulmuş
egzotik bir gülün gizlediği sırra ortak olmak içindi,
serüvenlere tutkunluğum.
Dülsinea aşk kadar gerçek olmalıydı
ve aşk, yel değirmenleriyle savaşacak kadar gözü pek.
Bir ayrılığı tüm merhabalara uçurumlar va'dederken tanıdım,
sana abanan hikâyelerin dehşetinde.
Bir Dost'un omuzlarında acıyı uyutan ninniler eşliğinde,
onarıldı burukluğum.
Ben artık O'ydum.
"İnleyip sırrını faşeyleme ağyara sakın
YanıtlaSilDüşme bilmezlik ile varta-i inkara sakın
Değmesün ahların kakül-i dil-dara sakın
Sonra Mansur gibi çıkman olur dara sakın
Arz-i acz etmeyesin yareden ol yara sakın
Bulduğun cevher-i alileri biçare sakın
Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen
Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen"