Gün hangi tınıyla başlarsa başlasın gecenin beliklerini bir türkü çözüyor illâ ki. Bir İstanbul gününde, Yedi Güzel Adamı anmak için katılacağımız toplantıya giderken yolda öğrenmiştim vefatını. Bazı anlar unutulmaz, Mihriban’ların unutulamadığı gibi... Abdurrahim Karakoç öyle bir yara bıraktı ki içimize, tabipler hâlâ bulamadı Em’ini. Arayan süremedi izini, sadece gönlü olanların bildiği bir sır, çözülemedi, çözülemedi, ‘sarı saçlar’ gibi...
Bu sarı saçların kime ait olduğu sırrı neden insanların merakını bu kadar celbeder ve bu sırrı çözmeye uğraşırlar, ben de bu tarafını hiç anlamıyorum.
YanıtlaSilBu yeni stratejiniz mi?:) Sırrın saçlarda olmadığını elbette biliyorsunuz, o saçlara sahip olanın kim olduğunda da. Şair’i dillendiren insanlık tarihinin en büyük açmazı, bu yüzden çözülemiyor.
SilBazı insanların analatılan 'tema' yerine temanın öznesine yoğunlaşmaları benim anlamak istemediğim tarafıdır.
SilBenim de hep yakındığım. Bu yüzdendir tekraren ‘kalemi tutan ele değil kelâma’ vurgu yapmam. Sarı saç bir metafor, Şair için değilse de okur için. Siyah ya da kızıl, bir kadının aşk temasında en bilindik sihridir saçlar.
Sil