10 Ağustos 2015 Pazartesi
Sabahın Selası
Sabahın ilk saatleri... Bazen olur, bazen sokağın nefesinde dağıtırım içimin seslerini... Kulaklığımda hayata karışmayı teşvik eden dingin bir müzik. Güneş gözlüklerim görmek istediğim kadarına teşne, bu yüzden vazgeçilmezim... Ellerim ceplerimde, fısıltı halinde eşlik ediyorum şarkıya, önümden artık sıkça geçen UN arabasına bile kayıtsızım. Memleketin hali üzerine kısacık bir yalpalama sonrası havada yankılanan sela durduruyor beni. Eski alışkanlık, müziği durdurup duruyorum sokak ortasında. Bir başkalık var selada, seziyorum ama durmuyorum üstünde.
Fırıncı çırağı Kerem kapının önünde oturuyor, sanki canı sıkkın gibi. Beni gördüğünde gülümser gibi oluyor ama, belli belirsiz, her zamankinden değil diyorum içimden. Tuhaf, memleket havası mı çökmüş kerem'in ruhuna, bu kadar mı dağıldı havaya keder? Abarttığım aşikâr ama yine de Kerem'de de bir başkalık var, seziyorum. Fırın ikinci bir parti için yeniden alevlenmiş, belli ki taze ekmek umudum suya düştü. Kerem eliyle bir örtünün altını işaret ediyor, ayırdıklarından iki tane sarıp tutuşturuyor elime, harçlığını usulca avucuna koyup tatsız bir halle ayrılıyorum yanından.
Sonra ormandan gelen esinti yeniden onarıyor ruhumu. Bir kere daha sela... Böyle durumlarda tereddütte kalan dilim derin bir nefes eşliğinde Rahmet dileğini salıyor havaya. Her sela sonrası içimden taşan 'hiç'lik hissi... Eve vardığımda annemin ağlamaklı bir tonla telefonda birini teselli ettiğini duyuyorum. Ölen tanıdık biri mi? Bir Âlim'in ölümü çalınıyor kulağıma, hayatın bağrında yeni bir boşluk, sokağın nefesindeki hüznün sebebi şimdi anlaşılıyor. Annem Şeyh'inin ölümünü anlatıyor yeniden boğuk bir sesle. O gittiğinde sanki yer yarıldı ve biz içine girdik, diyor. Böyle zamanlarda "Dünya Hazindi" lafını bu kaçıncı duyuşum... Oysa bugün gün aydınlık, ılık bir meltem saçlarıma değip yüzümü okşuyor. Uzun zamandan beri hasta yatağında yattığını biliyorum, sanırım bir kavuşma sevinci havanın eşlik ettiği, sonsuz iyilik kapısının açıldığı eşsiz anlardan biri...
Sabah haberleri için çayımı ve sigaramı alıp salona geçiyorum, daha ilk haberde düşüyorum gündem denen illetin pençesine. Uyku mahmurluğuyla kapıda beliren kızımdan saklıyorum kaygımı. Artık küçük bir çocuk değil, büyüklerin kavgasına anlam verecek kadar büyümedi de... Kanalı aceleci bir tavırla değiştirirken niyetim O'nu ve tüm çocukları bu yaşlı ve kirli dünyanın dışına bir yere savurmak isteği doluyor içime. Ben bunları yazarken bile ölüm haberleri düşüyor ekranıma, her Cân'a kasteden soluksuz nefret canımı acıtıyor, hikayeleri daha çok... Elim telefona gidiyor, böyle zamanlarda duymak istediğim Ses bana Rabbin diyor, Rabbin kaderin de kederin de sahibidir güzel kardeşim, sen kalbini serin tut. Rabbim diyorum, Rabbim! Haneme yazdıkların için sonsuzca...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder