Dışarıda hayat bin bir şekle bürünürken ve zamanın elleri kalbini burkarken de...
Büyümek için bütün deliller elde, sen hâlâ nasıl çocuksun böyle?
Bu dünya "bebeğim", kimini fena halde kendine benzetiyor. Büyük sözler biriktirdiğimiz zamanları hatırla. Koşar adım karanlığa kafa tuttuğumuz günleri. Büyük kitaplardan kocaman cümleler apartıp kurtarılmış yerlerimizi yamadığımız... Abilerimiz ülkücüydü bebeğim, öğretmenimiz komünist, sevmek için yoktu bir engelimiz, çocuktuk... Sıraların tepesinde söylediğimiz şarkılar yasak, küçücük yüreklere aşklar ve ayrılıklar ne kadar da uzaktı.
Okulun duvarından başka "duvar", vurulup düşenden başka kayıp nedir, bilmezdik. Mahallenin delisi ayağındaki kapkaplarla çıkagelirdi karanlığın içinden, "korku" bundan başkası değildi sanki. Hani mahallemiz vardı; mahallemizin dedikoducu teyzesi, aksi suratlı bakkal amcası, annelerimizin kabul günlerinde upuzun masalara dizilen enfes pastalar hayatın tadı tuzuydu işte.
Ah çocukluk! Ah benim aymaz köşesi kalbimin!
Öyle bakma bebeğim, bakma öyle, başlamayacağım yine.
Susturdum kelimelerimin hiç bir yere sığmayan uçarılığını merak etme.
Birazdan fazlaca aşığım, bilirsin böyle zamanlarda güzel olurum böyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder