17 Aralık 2011 Cumartesi

Bir Tecessüs Eskisi


Siyahtı...
Birdenbire çarptığım o düş kadar
ve senin ellerin gibi tekinsiz
bir adam
bağışlandı kalbimin dehlizlerinde

derim gün döndü ve yüzün, avuçlarımdan kayan
bir şehirdi, sokaklarında bedenimi yoklayan insan yüzleri

Geldiğin gibi kalsan halbuki, hani merhaba derken vurduğun kapının ardındaki sen gibi.
Karşı kıyının haşarı çocuğu olsan ama kanmasam yalanına varlığının.
Gülümsesen yine de ben bilmesem dudağının kıvrımında asılı kalmış istihzadan ne haber var...

en yoktan geldin
sırrını bekleyen kuşlar da geldi ardından
değişmedim dilimin yangısından kor
aklım bir daha şaşkın
sen geldiğin gibiydin
ben bildiğin gibi

Küçücük kelimeler vardı, sadece zamandan çalınmış fotoğraflarda yakaladığımız.
Şarkılar yoktu, masallar da.
Sen vardın, ben gölgen kadardım, gölgen saklardı ruhunun dağılmışlığını,
 bir kıyıda saklanırdın...


bir tecessüs eskisi ellerim
bağrında parçalanan güzdür artık
yüzüne yüzünü dönen kim
bu sağırlıkta
bak sokağın öte yakasında duruyor
Kıvrım kıvrım
sesimin uçurduğu mevsim ve
kaldırım taşlarından bozma
oyunlar icat eden
bir küçük deli kız





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder