31 Ocak 2011 Pazartesi

Mahşer


Gördüğüm senin cennetindi;
Sanki karanlıktı,kararlılıktı
Sondu,sonsuzdu
Bir yudum suydu
Kör kuyudan
Bildim denizin yandığını,yanıldığımı
Kandım, âraftayım.

27 Ocak 2011 Perşembe

Uzaklara Gidelim

Uzak dedim; hayalinin kalbimde dağıttığı parçaları toplamak sen kadar...
Önce beynime doğru bir burkulma, yokluğun. Sonra tarifi yapılmamış bir yeis, gidişim.
Çok sonra anladım ki, bütün oyuncaklarını kaderin, olduğu yerde bırakıp bahçeye çıkmak ve dışarda akıp gidenin bir parçası olmak...
Ne çok unutmuşum ve ben uzun zamandır ne çok yokmuşum.
Gidelim sevdiğim, bir daha olmayan her anı için bir gül derelim.
Gidelim sevdiğim, koşar adım, pusulasız.
Aşk menziline varmadan, biz bir daha gelmeyelim.
Gidelim... Eskisin içimizdeki öfke, gereksiz huzursuzluklar, hak edilmemiş bu mutsuzluk...
Hepsi ama hepsi için kaderden özür dileyelim ve...
Çekip gidelim işte. Nasıl duruyorsa üstümüzde öyle...
Yol uzun, çöl kızgın, çorak dört bir yanım.
Gölgem kalır mısın?


22 Ocak 2011 Cumartesi

Yavaşlatın Geçeni



(Sayha’nın emektar Kaptan’ına ve dizleri hala kanayan tüm dostlara…)
Bir yerlere koşturuyorum içimde,cevabı belli sorular cebimde. Artık yavaşlasa zaman,soluğuna bir mola verse geçip giden.
Çocuktum önceleri…
Tarifi zor bir lezzetin damağımda bıraktığıydı hayat.Öyle yavaş,öyle sakin;öyle coşkulu,öyle umarsız…
bir sonu yok gibiydi hikayemin,ya da kovalamıyordum geçeni henüz.Nasılsa geceyi öteleyen gün kadar sıralı bir mutluluktu hayat.Bahar da umurumda değildi,ayazın iliklerimi yaktığı yorgunluk da. Mevsimler tenime değmeden geçip giderlerdi,her mevsim şendi,e hüzünse hüzün,dümdüz ve dingin…

17 Ocak 2011 Pazartesi

Kaldığım Yerden


Siyah bir düştü; gözleri günah kırmızısı bir büyücü ellerini açmış öylece duruyordu. İçimi yokladım, sanki içim bomboştu. Kendi ellerimle dokundum düşteki bana, her zamankinden daha yatkındı bedenim yokluğa.
Bütün düşlerde hep aynı şey oluyordu. Önce anlamsız bir kalabalıkta kendimi yitiriyordum, sonra bir bir dökülüyordu kumdan insanlar ayaklarımın dibine. Hiç zevkli olmuyordu sonunda kendime varmam ama düştü işte, ruhum uykuya kelepçelenmişti.
Düşlerin en çok birdenbire ortaya çıkıveren gündüzlerini seviyordum. Uzun zamandır içimizden geçip, ruhumuzda konaklamayan “eski”leri, onların yüzündeki o hiç ara verilmemiş durağanlığı, zamanın aklımızda çelik çomak zevkiyle koşturmasını, bir anda oyuncağını bir kenara fırlatıp “estepeda” çığlığında soluğunu tutuşunu sonra.

13 Ocak 2011 Perşembe

Mevsimsiz Bir Takvim Yaprağı Düşmüş Zamana

Yeniden uzun uzun halleştiğimiz demlerdeyiz gecelerle.Nasıl oluyor bilmiyorum ama,sanki yazın dağıttığı parçalarımı büyük bir itinayla toplayıp yeniden bedenime dair kılan bir hoşluk hali bu. Ah biliyorum bir ağustos çiçeğiyim ben ve gözlerim güneşin mahcup yüzüne tutkun.
Ne zaman annem domatesin olgunlaştığı zamanlarda doğduğumu söylese,güler ve aylardan hangi vurgundur derdim içimden.Sıcak alabildiğine ve yorgunluğum uzun bir gecenin sabahına direnen gözlerimden bellidir.
Biter ve başlar hayat,birinin bıraktığı yerden sıkı sıkı yakalar ipi yeni gelen.Hani olur ya,hani bir talihsiz siyah gül gibi yakanıza yapışır ya kadere cilveyi yakıştıran meçhul giz…
Hani yazgı son çizgide fırlatıverir sizi zamanın orta yerine,korunaklarınız yıkılır,uzun ve yakıcı bir ağıda yoldaş kılınır göbek bağınız.Nedenini anlayacak akıldan uzak,hüznün ilk andan itibaren ruhunuza sırnaşan arsızlığını kavramak imkansız.Doğmak yazgısı yazılmıştır alnınıza,dumanı tüten bir yasın ağırlığı sırtınızda.

12 Ocak 2011 Çarşamba

Susuyorum

Bırak kalbim durdursun kendini
Seni yarıladım sandığım
Zamanların hıncını sal gitsin
Nasılsa hazan,o mahcup sevgili
Gelip koparacak resmimdeki seni

Sevgili Yâr
Avucunda yanan ateşin külünü savur
Rüzgârın hasreti dinsin
Uçurduğun kadarına râm bu yürek
Kadehinde yüreği kadar kahır var

Duyuyor musun sesini gitmelerin
Şarkılarda ne bahar,ne yüzün
Ne kalbimde kımıltı,ne kaldırımlarında şehrimin
Seni adımlayan korkular
Uyuyor çocuklar

8 Ocak 2011 Cumartesi

Aşk...Pusuda


Simsiyah bir gece,
Giderken bir gülü ağırlıyor
Solgun…
Bağışla diyor gün
Acının dürülmüş rengine.
Daral vakitlerinde uykuları bölüştüğümüz
Birkaç dağınık anı,
Yollarıma döktüğün
Yalancı baharlar tadında duruyor.
Gün ortasında dağılıyor acı,
Gözlerine yaklaşan hayatı,
Bağışlıyorum dağınıklığıma,
Savrukluğuma…
Pusulasız ayrılıklara taşınıyorum
Eskimiş bir güzün ardından
Hep aynı yanlışta duruyor
Sevgili,
Adımlarında çocukluk
Bende saltanat sarhoşluğu
Aşk…pusuda…


6 Ocak 2011 Perşembe

Bu defa...

Leylaklar açmadan gelsen...
Görsem gözlerinde baharı
Bu defa geç kalmadı diye fısıldasa kuşlar kulağıma
Hafiften gülümsese güneş
Sen gelsen...

Gerek kalmasa rüyalara
Bir düş bahçesinden derilmiş güllerinle aniden
Yüzünün sıcaklığı vursa yazdan önce
Odamdaki ağır kimsesizliğe son versen...

Hani diyorum haber vermeden
aniden soluğum olsa ardından gelen...

3 Ocak 2011 Pazartesi

Kar da gelmedi, sen de...

KAR
Kar yağdı durmadan üç gün üç gece,
Tıkandı geçitler yollar kapandı.
Yalnızlığın buzdan çetelesinde
Kimseler umursamadı karı.
Yüzlerinde iğreti bir kibirle
Hep düşürmekten korktukları,
Dalıp gittiler günlük işlerine.