24 Temmuz 2025 Perşembe

Bize Daha Ne Lâzım?



"Çaldım, açan yok kapıları
Bozulmuş buraları
Bir durup bakmak lazım
Belli, haklı olmak uğruna
Unuttuk manaları
Bize bi' doğrucu lazım"

Kapılar içerden sürgülü, çelikten zırhlarla kaplamışız yüreklerimizi bile. Göz göze gelmemek için çoğu zaman kaldırmıyoruz başımızı yerden. Zaten modern dünyanın en güzel icatlarından biri, koca koca güneş gözlükleriyle daha kolay kapanıyoruz içimize. Korunduğumuz ne, saklandığımız kim, yüzümüze nurunu saçacak o 'insan' nerede?

Çaldım diyor Sezen, açan yok kapıları ve ekliyor, bozulmuş buraları. Sanki buralar bizden azâde, buraların dili bize yabancıymış gibi. Ah bu sızlanışlarımız, ah bu kendine kolaycılığımız! Dağıttığımızı toplamak için bir 'kurtarıcı' beklerken geçirdiğimiz ömrün şahitliği şaşırtacak hepimizi, biliyorum. Bunu bilmek var ya, bilmek... Biliyorum ya, bu yük sırtımda külçe. 
Hafifletmek için bazen çıkarıyorum gözlüklerimi, sokağımı süpüren işçi kardeşime bir 'kolay gelsin' diyorum, O da şaşırıyor önce ama sonra... Dünya bir süreliğine aydınlanmıyor mu? Aydınlanıyor işte. 
Marketimin güler yüzlü kasiyeri hatırlatıyor bazen nisyanımı:
- Abla bugün durgunsun biraz, iyi misin?
Şaşırma sırası bende.
-İyiyim canım, sıcaktan serine gelince sersemliyor beynim, geçer biraz gezinince.

Geçer... Devreleri yanmış beynimim güneşten alacağı bir hüzme dahi kalmamış, nasıl anlatayım bunu sana, dıt dıt sesleri arasında, bilemiyorum. Gülümsemekle yetiniyorum, yetmese de dağılıyor biraz sersemliğim, siliniyor gibi oluyor kızın gözlerindeki kuşku. Eğer renkli giyinmemişsem bir parça daha sürüyor sorgu.
-Ablacığım, alıştık senin bahar çiçeklerinin uçuştuğu eteklerinle girivermene şu kapıdan. Kasvet hiç yakışmıyor güzel yüzüne.
Bir dahakine söz, deyip sıvışıveriyorum kapıdan.

 Ben ne kapılardan, ne hâllerden geçmişim. Ne hüzünlerden ne 'şiir'ler damıtmışım da beklememişim yine de, bir el uzanıversin de 'kurtarsın' bütün 'acaba'lardan kalbimi. Uzanan hiç bir eli 'kurtarıcı' görmemişim de zaten. Kuyumdan sağ elimi sol elime destek edip de çıkmışım, O'ndan başka hiç kimseye boyun eğmeyişimin de ederidir özgürlüğüm.

'Bize bir doğrucu lâzım' değil sezenciğim, bize doğruların kendisi lâzım. Dünyanın altının üstüne gelmesi yetmedi, bi durup düşünmedik çünkü. Zaten 'durmak' fiili gittikçe uzaklaştığımız bir serap gibi. Hızlı düşünüp, pratik çözümler öneriyor uzmanlar. Koşar adımız, telâşlıyız, heyecanlıyız, aksiyetiyiz nihayet. Hızlı okuma kursları özendiriliyor yeni nesile. Zaten kısaldıkça kısalıyor kelimeler, zaten saçma emojilerle iyice yok oluyoruz anlamda. Durarak yapılması gereken nadir eylemlerden birini de hız tutkumuza kurban ediyoruz: Okumak. 

İçimize doğru sürgülenmiş kapılar, dışımızda akan bir dünya ve hayıflanmalar eşliğinde tüketilen ömür...
Dostum! 
Elindeki anahtarı hatırla! Sensin; ket vuran da kalbine, bir 'merhaba'yı çok gören de yekdiğerine. Hatırla düsturunu: Sen varsan bir öteki de vardır. Ben eğilsem de sen nasılsa bulur doğrultursun beni. Sen olmazsan bile aynam silüetini nakşetmiştir sırrına, ordan tanırız birbirimizi.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder